|
 |
Kimden:
YazmaYIN
30.01.2025 02:19:07
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Boşver, herkesle hayal kurulamayacağını anlamış oldun. |
|
|
 |
Kimden:
yazmayın
01.06.2022 21:58:43
Kime:
YaZMaYIN
|
|
VAN Gibiyim Artık GüLmeyi MARAŞ'Ta ßıraktım , Coşkuyu EDREMİT'te, Aşkı İSKELE'De..Şimdi İse EREK Kadar Yorgun , ERCİŞ Kadar Yıkık, XAÇORT Kadar BeLaLı, VAN Kadar VedaLara ALışık, CUMHURİYET CADDESİ Kadar VAN Gibiyim Yani Uzaktan IşıL IşıL Ama AsLında Yorgun ve Herşeye Rağmen, KALE Gibi Dimdik Ayaktayım..
|
|
|
|
|
 |
Kimden:
yazmayın
24.02.2021 17:24:41
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Ben bi kadın sevdim saatlerimi mi dakikalarımı onu düşünmeye adadığım mutluluğum, sevincim. Gözyaşım hatta kalbimde ağrı olan. İşte ben böyle bi kadın sevdimmmm. |
|
 |
Kimden:
yazmayın
24.02.2021 17:23:56
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Adın öylesine derin kazınmış ki kalbime, her nefeste seni anıyorum. Kaç yıl yaşarsam yaşayım, sonsuza dek kalbimi ısıtacak bu sevdanın başladığı o anı, gözlerimin içine ilk kez bakışını asla unutmayacağıma söz veriyorum sevgilim.
|
|
 |
Kimden:
yazmayın
20.02.2021 10:11:43
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Bizimki de gecenin ortasında, Güneş'i beklemek işte.
Çok zaman olur kalem gönle yetişmez. İçin yanar bin kere, bir kere dile düşmez.
Alıp başımı gidesim var da, Aklımdakileri sığdıracak valiz bulamıyorum.
Şu sıralar ihtiyacımız olan en güzel temenni iyi insanlara rast gelesin.
Üzüntü, yalnızca iki bahçe arasındaki bir duvardır.
Gözyaşları beyinden değil, kalpten gelir.
Ağlamak arınmaktır. Gözyaşı, mutluluk ya da üzüntünün bir sebebi vardır.
İki türlü yara alır insan... Kimi dizinden, kimi dizinin dibindekinden.
Büyük konuştuğumuz yerden imtihan olduk. “Asla” dediğimiz ne varsa kapının ardındaymış.
Kalkıp gidemediğiniz yerlere dalıp gidersiniz.
Bazen Nuh’un tufanı gibi her şeyi yıkacak güce sahipsindir. Ama incinmiştir yüreğin, yenmek bile istemezsin. |
|
 |
Kimden:
yazmayın
20.02.2021 10:00:36
Kime:
YaZMaYIN
|
|
SABAH YELİ ESİYOR GÖZLERİMDE GÜNEŞLE YARIŞIYOR DİLİMDE ESKİ ŞARKI YANKILANIR DAĞLARA KARIŞIYOR
HOŞGELDİN KADERİME, AŞIMA EKMEĞİME, BU DELİ YÜREĞİME HOŞGELDİN, SEFA GELDİN, NEŞEM KEDERİM BENİM, GÜLÜM ÇİÇEĞİM BENİM, SON DURAĞIMSIN BENİM, HOŞ GELDİN SEFA GELDİN
SANA AŞIĞIM SANA, SANA DÜŞKÜNÜM SANA, KURBAN OLAYIM SANA, BEN SANA GÜLÜM SANA
SENİ DÜNDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM, ÖZLÜYORUM SEVGİLİM, YİNE DE SEVECEĞİM YILLAR SONRA BOŞ KALSA DA ELLERİM,
HOŞGELDİN KADERİME, AŞIMA EKMEĞİME, BU DELİ YÜREĞİME HOŞGELDİN, SEFA GELDİN, NEŞEM KEDERİM BENİM, GÜLÜM ÇİÇEĞİM BENİM, SON DURAĞIMSIN BENİM, HOŞ GELDİN SEFA GELDİN |
|
 |
Kimden:
yazmayın
16.02.2021 12:18:49
Kime:
YaZMaYIN
|
|
karların içinde kalmışım çok soğuk hava bulanık,herkes sopsoluk kalpleri ısıtan bi aşk bile yok herkes buz gibi, isterim ateşimi.
ben bittim sen de bit hadi git her şeyi bitirdin ya öyle mi bu kadar basitse yaşamayalım her şeyi bırakıp buradan kaçalım
Dermanım kalmadı tut ellerimi ben özledim özledin mi beni hadi gel bir daha bırakma yeniden doğalım bu yalan dünyaya
kalbim yaralı ,gözlerim dolu dökülür damlalar kuru avucuma gözyaşlarım ise aşk anısına feda edilmiş kalpten parça
|
|
 |
Kimden:
yazmayın
16.02.2021 07:47:23
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Şimdi hasretin hangi uçurumlara iter, Varken yokluğun zaten ölümlerdende beter, Sanma sevdan içimde bir an kaybolur biter, Benden başka kimseye NEFESIM deme yeter. Son sözlerin bu aşka derin bir mezar kazar, Şimdi kalem ne dertler ne ızdıraplar yazar, Göğsümün solundaki yaramaz yara azar, Benden bir başkasına NEFESIM deme yeter. Nefesim derken senin o gözlerin gülerdi, Beni benden alıpta aşk sevdana bilerdi, Bizi tanıyan herkes mutluluklar dilerdi, Benden başka kimseye NEFESIM deme yeter. Cehennemi burada yaşatırsın sen bana, Tek bir defa kızdımmı söylesene ben sana, Herşey gönlünce olsun hiç korkma benden yana, Benden bir başkasına NEFESIM deneme yeter. Bırak NEFESIM bizim olarak kalsın derim, O sözü duyduğumda nasıl yanar içerim, Sen bilirsin artık of MEVLAM büyük RAB kerim, Benden başka kimseye NEFESIM deme yeter. |
|
|
 |
Kimden:
yazmayın
14.02.2021 13:15:14
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Dalga ile kıyının aşkını bilir misin? Öncesinden başlayıp, sonsuza giden dalga, Hep aşka kavuşma özlemiyle atılır kıyıya. Dalga, seven - kıyı, sevilendir. Dokunur parmaklarının ucuyla sevdiğine dalga Ve döner hep geriye Bilir kavuşamayacağını ama hep koşar kıyıya Her bir dokunuşunda aşkına verir bedenini hesapsızca İşte, ben de seni böyle severim yar.
Yar, bilir misin dağ başında açan uçurum çiçeklerini? Bilirler görünmeyeceklerini... Sevilmeyeceklerini... Koklanmayacaklarını... Okşanmayacaklarını... Ama inatla açarlar aşkla, sevgiyle, özlemle. Hep beklerler gelmeyecek sevgilinin onu kucaklamasını İşte, ben de seni böyle beklerim yar.
Yar, ipek böceğini bilir misin? Onun kozasının içinde ördüğü o ipliğe olan aşkını Bilir o, ördüğü ipliğin kendisinin ölümü olacağını Ama aşkına feda eder kendini. Öyle verir kendini yarenine korkusuzca İşte, ben de kendimi böyle veririm sana yar.
Yar, ağaç ile meyvesinin aşkını bilir misin ? Meyvesini vermelidir ağaç yeniden doğmak için Öyle zorludur ki ayrılmaları Verir meyvesini ağaç meyve tohum olur, tohum kök olur Ve yeniden doğar ağaç kendi meyvesinden İşte bende böyle yar Yok olmayı göze aldım, tekrar sende doğmak icin. |
|
 |
Kimden:
yazmayın
14.02.2021 13:14:32
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Gidiyorum Sökülmüş gülmelerim kanasın dudaklarında Yüreğim yüreğinde sürgün kalsın
Attığım her adımda daha bir üşüyorum Her adımda daha bir kanıyor yerin kalbi Her adımda daha çok ölüyorum
Gidiyorum Puslu sabahlar tenhasına Suratımda ki izine inat dudaklarının Eylüller öfkesini ellerime alarak Gözyaşı hatırına
Şakağımdan sızan kana ant olsun Ölüm bir uğrak köşe başı Canımı kattığım cana ant olsun
Solmuş bir tebessüm ufukta Siyah beyaz resimler yollara serpilmiş Gidiyorum Çığlıklar barındırarak suskunluğumda
Attığım her adımda daha bir inliyor zaman Her adımda daha bir yanıyorum Her adımda zehir dolu bir tas Her adımda daha çok kanıyorum
Çiy düşmüş sokaklar üşüşür üzerime Kaldırımlar paramparça
Gidiyorum Yokluğunu ömrüme dolayıp Genç bir intihar vuslatına Gidiyorum |
|
 |
Kimden:
yazmayın
14.02.2021 13:13:27
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Seni Seviyorum, Çünkü Her sabah kalktığımda yaşamak için tek nedenim, sen varsın ... Fakat seni sevmek için binlerce nedenim var ...
Seni Seviyorum, Çünkü Bu siyah beyaz dünyada tek renk sensin, Bir ressamın fırçasından çıkmış gibi ... Ama alalade bir renk değil, Gökkuşağının her tonunu gölgede bırakan bir renk ...
Seni Seviyorum, Çünkü Bu soğuk günde içimi ısıtan bir esinti gibisin ... Hafiften esiyorsun, iliklerime işleyerek ... Sonra da kaybolup gidiyorsun, daha nereden geldiğini Anlayamadan ...
Seni Seviyorum, Çünkü Seni Sevmekten başka bir şey gelmiyor içimden ... O kadar doğal ki bu duygu ruhumun derinliklerinde, Sanki doğduğumdan beri var ... Sadece ortaya çıkmak için seni bekliyordu ...
Seni Seviyorum, Çünkü Sensiz bir yaşamı artık düşünemiyorum ... Sensiz bu kuru dünyada yaşamaktansa, ölümün soğuk nefesini öpmeyi bir daha hiç seni görmemektense hayata arkamı dönmeyi tercih ederim ...
Seni Seviyorum, Çünkü Ne zaman bir aşk şiiri duysam, mısralardan sen akıyorsun ... Ne zaman eski bir şarkı gelse kulağıma, Gitar telleri arasından süzülen notalar, seni getiriyor bana ...
Seni Seviyorum, Çünkü Sen hep benimlesin ... Gözümü kapatmam yeterli seni görmem için ...
Seni Seviyorum, Çünkü Gözlerinin içinde binlerce yıldız, Gecenin karanlığını delip geçiyor ... Bana bakarken kendimi yıldızlara tepeden bakıyor gibi hissediyorum ...
Seni Seviyorum, Çünkü Benliğim sana ait ... Sen onu buruşturup çöpe de atabilirsin, Kalbine yakın bir yere de koyabilirsin ... Tanrım !!! O kalbine yakın bir yerde olmak istiyorum ...
Seni Seviyorum, Çünkü Sen sensin ... Ama sen beni ben olduğum için seviyor musun Onu kim bilir ...
Seni Seviyorum, Çünkü Seni Sevmeyi Seviyorum ... Seni koklamayı seviyorum ... Sana dokunmayı seviyorum ...
Seni Seviyorum, Çünkü Saçların ellerimin arasından kayıp giderken, Dünyada cenneti bulmuş gibiyim ... Bir an elimde tutuyorum o cenneti ... Bir an sonra belki de tamamen ellerimden kayıp gidecek ...
Seni Seviyorum, Çünkü İçimde bir umut var ... Bu şiiri belki başucuna koyarsın ... Kim bilir belki yanına da \'\'Kırmızı\'\' bir gül ...
Seni Seviyorum, Çünkü Tanrı çiçekleri yaratırken seni de onlarla beraber yaratmış ... Papatyadan güzel, Zambaktan asil, Manolyadan tatlı, Gülden daha güzel kokulu ...
Seni Seviyorum, Çünkü Güzelliğine melekler imreniyorlar ... Dünyada ise, Ölümlüler arasında galiba bir tek benim gibi bir iki şanslı Onu farkedebiliyor ...
Seni Seviyorum, Çünkü Ölene kadar, yok olana kadar seninle olsam, Bu herhalde bir ceza gibi gelir, Daha çok senle olamadığım için ...
Seni Seviyorum, Çünkü Senin tarafından Sevilme fikri bile bir insanı hayatı boyunca mutlu edebilecek kadar güzel ve asil ...
Seni Seviyorum, Çünkü Seni anlatmak için mısralar yetmiyor ... Düşünüyorum bir kış gecesi bunu yazarken, Acaba kaç şair senin güzelliğini anlatmak için binlerce mısra yazdı ...
Seni Seviyorum, Çünkü Senin gülümsemen güneşin doğuşu gibi, İnsana her şeyi unutturuyor, Sadece seyredip tadına varma hissi uyandırıyor ...
Seni Seviyorum, Çünkü Bu kadar nedenden sonra bile SENİ ne kadar SEVDİĞİMİ anlatamadım! |
|
 |
Kimden:
yazmayın
14.02.2021 13:10:00
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Herseyi seninle senin kalbinde öğrendim Gülümsemeyi..Ağlamayı.. Herşeyi sevginle ögrendim Severken delice sevilmeyi sevilirken vuslatın gecmez saaatlerinde seni beklemeyi Sevdaya sürgün kalbime hayatın en güzel mutluluklarını bıraktın. Sevgisizligin toklugunda bir kuru ekmegi seninle paylasmanın ne kadar güzel oldugunu Dünyada siyahtan başka renklerin olduğunu Gözlerindeki bana olan sevginin yarınlarına umut olduğunu Senin bir gözyasının benim yüregimde bin ölüm kadar ağır Ve tatlı bir gülüsünün kalbimin karakıslarında binbir cicegi kadar güzel oldugunu Seninle ve sevginle ögrendim Sana olan sevgimi anlatmakta aciz kalbimin sevda ciceği Seviliyorken geceden sabaha seni heyecanla beklemeyi Deli severken ugrunda canımdan da feragat etmeyi Seninle anladım Düsünmeden hicbirseyi, sadece özleminde derin bir nefes cekmeyi Yalnızlık cölünde bile olsam senin tatlı yüzünle yasanbilecegini Seninle ve sevginle ögrendim Dünümdeki acılarıma seninle tatlı gülüşlerle bakabilmeyi Bugünümdeki mutluluklarımda seni sevgininle yasayabilecegimi Yarınlarımdaki beyaz umutlarımı senin yüreginde beklemeyi Senin yasama sevincleyde dolu gözlerinden ögrendim Her bir gülüşünle kalbimde bir baharın güzelligini yaşamayı Korkunun ecele karışmıs gecelerinde dizlerinde uyuyakalmayı Senin yüreginde yeni bir hayata delice sarılmayı Senin bahar kokan sevdanda ögrendim Gözlerindeki ısıltılardan umutsuz yarınlarıma yasama sevinci eklemeyi kalbindeki sevgi damlalarından yaralı yüregimi yeniden iyileştirmeyi Yüzündeki tatlı gülüşlerinden karakıslarımda bile en güzel baharı görebilmeyi Senin mutluluklarından öğrendim Hersey senin sevgini öğrenmek gibi güzel olsa Her nefeste bir kez daha asık olurum sana Her sevda , senin gibi mutluluk koksa..
öğrettiğin herşey için tşkler.... sessizliğin içinde |
|
 |
Kimden:
yazmayın
14.02.2021 13:08:39
Kime:
YaZMaYIN
|
|
AŞIK OLMAYA HAZIRMISIN Tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak... Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
Sokağa fırlayacaksın... Sokaklar da dar gelecek... Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi... Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü... Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar Küçüleceksin... Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan... "önemli olan sağlık." "yaşamak güzel." "boş ver, her şey unutulur." Sen hiçbirini duymayacaksın... Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin... Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek İsteyecek kadar çok seveceksin... Hep ondan bahsetmek isteyeceksin... "ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını Kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın... Yalnız kalmak isteyeceksin... Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak... İkisi de yetmeyecek... Geçmişi düşüneceksin... Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak... Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin... Gittiğin yerlere gitmek... Bu sana hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksın... Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın... Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin... Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin... aksini iddia edenlerden nefret edeceksin... Herkesi ona benzetip... Kimseyi onun yerine koyamayacaksın... Hiçbir şey oyalamayacak seni... İlaçlara sığınacaksın... Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren... Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin... Uyumak zor, uyanmak kolay olacak... Sabahı iple çekeceksin... Bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin... Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler... Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin... Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak İsteyeceksin... Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek... Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin... Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin... Telefonun çalmasını bekleyeceksin... Aramayacağını bile bile... Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek... Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla... Yüreğin burkulacak... Canın yanacak... Bir daha sevmemeye yemin edeceksin... Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden... Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın... Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret
Edeceksin... Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin... Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek... Ama bir umut... Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut seni gitmekten alıkoyacak... Gel gitler içinde yaşayacaksın... Buna yaşamak denirse... Razı mısın bütün bunlara...? Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...? O halde, Aşık olabilirsin ... |
|
 |
Kimden:
yazmayın
14.02.2021 13:05:58
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Hayat soğuk, yağmurlu ve vurdumduymaz bir İstanbul gecesiydi... Ve gece yağan yağmur hep ürkütürdü beni. Yağmur değil yalnızlığımdı pencereleri damla damla yalayan, yıllarımı dolduran sensizlikti... Hep bir yanı yarımlık, hep senden uzaktalık, hayattaki tek 'kimse'mden yoksunluk, yani kimsesizlikti. Bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın ansızın sonuna gelme, ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu yağmur…Yine yağmur yağıyor, yine gece... Yine İstanbul... Ve sen kollarımın arasından sıyrılıp kalkıyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim? Sadece sana sarılarak uyuduğumda nefes alabiliyordum. Beni kollarına aldığında, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadığımda, kokunu kalbimle soluduğumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece ikimizin olabildiği yerdi benim için. Ne sana aşık kadınlar, ne sevdiklerin, ne geçmişin, ne yarının...Uykunda sadece ikimiz vardık. Aşkıma dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacım yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacım yoktu artık. Aşkımızın kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gerçekliğin o soğuk, o köpüklü dalgalarıyla yutan ve alıp alıp senden ötelere savuran hayatın dışındaki tek kaçış tünelimdi uykun. Önce kolunu çekerdin başımın altından, sonra sırtını dönerdin. Usulca sarılırdım sana arkandan, seninle ya da sensiz geçen yılların hasretiyle... Ardından yavaş yavaş kollarımın arasından sıyrılırdın...Yıllardır taşımaktan yorulmadığım hasretin, tenimden tenime akan o ateş, ağır gelirdi bedenine... Uyuyamıyorum, nefes alamıyorum, lütfen sarılma, derdin... Yatağın bir ucuna sığınmış bedeninden kovulmak, hayatından kovulmak gibiydi benim için. Sığındığım, soluk aldığım tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gerçek hayatta terk edişinden bile ağır gelirdi. Yanıbaşındaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o baştan ayağa sen olan evimdeki unutulmuşluğumdan çok daha ağır gelirdi. Seni kaybetme korkusu öyle işlemişti ki hücrelerime...Yataktan doğrulduğun anda bu korkuyla açılırdı gözlerim. Bilinçaltım konuşurdu benim yerime... Su içmek ya da tuvalete gitmek için kalktığın asla aklıma gelmezdi. Gittiğini düşünürdüm yalnızca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebileceğini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiçlikte, o en masum rüyada, cennetimizde, uykumuzda bir başına bırakıp, kaybolacağından korkardım. Bana hep aynı soruyu sorduran bu yüzyıllık korkuydu işte: Nereye gidiyorsun sevgilim? Beni yeniden hayatın içinde, gerçeklerin ortasında bir başına mı bırakıyorsun? Beni yeniden unutuluş sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim? Oysa seni uyutmayan içindeki o yangınlı hesaplaşmaydı. Gece iner, aşıklar, yüzler, bedenler, anılar kaybolurdu sadece ikimiz kalırdık. Ve sen uykunda sevgimle hesaplaşmaya dalardın. Cennette cehennemi hatırlardın. Dönüp geriye bakıyorum da, sanki yıllar değil yüzyıllar geçmiş aramızdan... Aramızdan ayrılıklar, ihanetler, kayboluşlar, vazgeçişler, yeniden bulmalar, korkular, yalnızlıklar, savrulmalar geçmiş. Ve bu ilişki ne çok biçim değiştirmiş... Seni yollarca, şehirlerce uzağından sevdim. Seni kelimelerce, şiirlerce yakınından sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp da yazdığın mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzağından. Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım. Şehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yıllarda hiç düşündün mü? Neydik birbirimiz için sevgili? Geldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle cesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak iddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece... Dürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acımasızmış, sevgili... Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanları bile özleyebilirmiş kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden geleni yaptığın o yıllarda, buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilmek için, aslında beni sevdiğin yalanına inandırmıştım ben de kendimi... Aşkıma kapalı bir kapının önüne bırakılmış yaralı bir kuş gibiydim. İnanacak, bir ibadet gibi yaşayacak tek şeyimdi senin aşkın. Karşılıksız, güvensiz, sessizce yaşanan bir aşk... Nasıl da hoyrattın bana karşı... Kalbinde değil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yıllarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldaşın mı? Yol arkadaşın mı? Dostun mu? Sevgilin mi? ..Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu. Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu. Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış... Hayata karışmamak için tek kalkanım, tek sığınağımdı aşkın. Tek silahımı yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldı beni savurdu başka bedenlere, parçası olamadığım o kırık dökük öykülere... Kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için. Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme... Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları... Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk... Sonrası 'yalnızlık' kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık... Kaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatırladın. Yokluğumda kendine kurduğun hayat, beni yasak bir ilişki haline getirdi bu kez de... Ve bu ilişki bir kez daha kimlik değiştirdi. Seni, bir başkasıyla birleştirdiğin hayatına uzaktan bakarak, kalbimi kıskançlığın lanetli hırsına teslim ederek, kısıtlı zamanlarda, gizli saklı buluşmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de öğrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yapayalnız uyumayı da öğrendim. Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan ayağa sen olan evimde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrendim, sevgili... O zamansız unutuluşun ardından yeniden hatırlanmanın sevinci, seni paylaşmaya boyun eğmenin ve hep gizliliğin gölgesinde kalacak olmanın acısına büründü. Uykunda soluğunun bir başka soluğa karıştığını bilerek geçirdiğim sayısız gecelerde, gururumu parça parça bölüp aşkıma kurban verdim. O tarifsiz ağrıyı uyuşturmak için ruhumdan, kimliğimden, kadınlık onurumdan vazgeçtim. Her şeye rağmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. Geriye dönüş kapılarını sonsuza kadar kapatmış oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece aşkını yerleştirdim. İşte o andan itibaren, sensizlik artık bensizlik oldu sevgili... Nasıl da telaşlı, nasıl da soluk soluğa yaşardık o kaçamak anları... Aşkımızın en karanlık, en gerçek, ama en yoğun anlarıymış onlar... Sensiz geçen gecelerde yüreğimde biriken kıskançlığın, öfkenin, kırgınlığın ve hasretin hummalı karanlığı, sana kavuştuğum anlarda sevinçten çıldırmanın eşiğinde tarifsiz bir hazza dönüşürdü... Nasıl da ateşliydi sevişmelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavuşma, aşk ve öfke, merhamet ve acımasızlık, kırgınlık ve bağışlama her şey ama her şey sevgimizin taşkın sularında birbirine karışırdı. İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm duyguları biz o kısacık anlarda soluk soluğa yaşardık... Sonra hayatını değiştirdin. Yeniden özgürlüğüne kavuştun. Ve bu ilişki bir kez daha biçim değiştirdi. Yıllardır bir savruluş halinde aramızdan akıp giden aşkımız, nihayet dingin, doygun ve emin bir sığınak bulmuştu kendine. O savruk yıllar bile koparamamıştı ya bizi birbirimizden, artık hiçbir şey bu aşkı yıkamazdı. İhanetlerin, unutuluşun, hayatın sınavından geçmişti aşkımız. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdiğimize inanmaya başlamışken, dudaklarından dökülen o lanetli cümle korkularımı yeniden uyandırdı, geçmişi zamandan koparıp aramıza soktu yeniden: 'Varlığın artık bana acı vermiyor...' Ah sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi? O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı? Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil... Sadece seni sevmek için yaşadım ben! Senin için bir ilişkide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce aşkla değil kalbinin boşluğuyla tutunduğun bir can yoldaşıydım... Yüreğin bir başkasına kapılarını açtığında hayatından dışlanıp unuttuğun oldum sonra... Başka hayatlarda, başka ilişkilerde seni unutmaya çalışırken, belki de aslında sadece seni ararken kıskançlıktan deliye döndüğün oldum... Kalbime geri dönmek istediğinde gururumun gemilerini yakıp, metresin oldum... Vicdanın oldum senin... Merhametin oldum... Pişmanlığın oldum... Hazzın en sıradışı boyutlarını seninle paylaşan fahişen oldum... Arkadaşın oldum... Kardeşin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez biçim değiştirdi bu ilişki? Kaç kez kimlik değiştirdim seni sevebilmek için... Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil. Sadece seni sevebilmek için yaşadım ben... Hala seninle geçireceğim anların telaşıyla tüketir gibi yaşıyorum sensiz geçen günlerimi. Yıllar geçti, hala seni görecek olmanın kalp çarpıntılarıyla, yalnız senin için giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasın diye geçiyorum aynaların karşısına. Seninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için... Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum. Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı, seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı, yani paylaştığımız ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum... Öyle birikmişsin ki içimde... Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil. İçime çektikçe çoğalıyorsun... Şimdi varlığım her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor etrafına. Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, biraz daha kanıksıyorsun beni... O peşini bırakmayan yaralı geçmişin aramıza korku duvarları örüyor. Hayatını tüm kalbimle kucakladığımı hissettiğim anda ansızın yüzünde beliren o eski kaygıların alıp seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnızlık kuyularına sürüklüyor. Yeni isimler, yeni aşk öyküleri, başka yüzler, başka bedenlerle kaçış planları yapıyorsun kendine... Gece ansızın seni uyandıran, kolunu başımın altından çeken, seni yatağın ucuna kadar götüren, uykunu bölüp ayağa kaldıran ve bana hep o aynı soruyu sorduran bu korkular değil mi...: 'Sevgilim nereye gidiyorsun? ' Sevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benliğini kıstırdığın duvarların arkasında soğuk, uçsuz bucaksız bir yalnızlıktan başka ne var? Neden kaçıyorsun? Neden bu aşkı sonsuzluğa, özgürlüğe, daha önce hiç yaşamadığın sınırsızlığa bir kapı olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek değil, çoğaltmak içindi... Sevgim dünyanın yaşanılası bir yer olduğuna inanman, inanmamız içindi... Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan o iki masum çocuğun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarını hiçbir zaman çalmadım ki... Öyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafından, sensiz kalmak yüreğimi ezen tek korku artık. Öyle ki hayatım yalnız bir korku halinde ayakta duruyor şimdi... Korkumu gerçeğe büründürdüğün anda yıkılıp gideceğim. Her şeyi tükettim. Hayata tutunmak adına ne varsa her şeyi yaktım seni sevebilmek için... Tüm sabrımı, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatın tek harcı olduğuna olan inancımı... Artık senden başkasına verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplaşacak bir benliğim kalmadı. Geriye dönüp sığınacak bir kendim kalmadı... Şimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun. Sevgimi, yokluğumu hissettiğin yerde bulmak istiyorsun. Aşkımın benliğini ve hayatını ele geçirmesinden duyduğun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrarı olmayan bir şiiri hatırlatan zamanın, sana benimleyken gösterdiği monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadığın bir oyun bu belki de... Beni deliliğin sürgünlerine yollayıp, sonra yeniden kalbine çağırıyorsun. Korkuyu beklemenin telaşı korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? İşte bu yüzden sensizliğin karanlık kuyusuna kendi ellerimle bırakıyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten değil, sevgili... Sana veda etmeden kayboluşa karışmam da aslında sadece bunun için... Madem varlığım acı vermiyor sana, madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yokluğumla kal sevgili... Madem ki yokluğumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun... |
|
 |
Kimden:
yazmayın
14.02.2021 13:03:03
Kime:
YaZMaYIN
|
|
Yok O Senin İçin Değerliyse, Gözünü Yumduğun An Onu Görebiliyorsan,O Bütün Şarkılarda Resimlerde Şiirlerde İse, Ona Muhtaç Olduğunu Söylşemekten Utanmıyorsan, Senin İçten Ve Büyük Sevgine Karşılık Veremeyeceğinden Korkmuyorsan, Onun İçin Herşeyi Ama Herşeyi Yapacak Gücü Kendinde Buluyorsan, Her Hali İle Ayrı Ayrı Sana Güzel Geliyosa, Karşısında Kendini Bir Çocuk Gibi Hissediyorsan, Onun İçin bildiğin Bilmediğin Bütün Düşmanlıklara Karşı Koyabilirsen, O Her Geçen Dakika Sende Biraz Daha Büyüyorsa Ve Kendi Kendine Onu Kendinden Bile Çok Sevdiğini Bütün İnanmışlığınla İtiraf Edebiliyorsan, Bir Gün O Seni Hiç Sevmediğini Söylerse Bile Senin Sevginde Azalma Olmayacak Ve Ölünceye Kadar Onu Sevgilerin En Ölümsüzlüğüyle Sevebileceksen, Gerçekten ‘’SEVİYORSUN’’ Demektir.. |
|