Bir gün benden ayrılırsan sanma ki ardından ağıt yakarım dünyaya bir pembe gözlük takıp sana şu lanet sözleri yağdırırım. Evlendiğin kişi Azrail, damatlığın kefen, kurduğun yuva mezarın olsun…
Ölsen bile benden kurtulamazsın kefen olur bedenini sararım. Yağmur olur üzerine yağarım. Çiçek olur mezarında açarım. Ölsen bile benden kurtulamazsın.
Önce Düştüğümde Kalkmayı Öğrendim,Sonra ALeve Dokunduğumda Acıyı, Sevmeyi Öğrendim Sevilmeyi, Sonra Terk Edilip Beklemeyi, Sayende Unutulmayı da Öğrendim, Her Şeyi Öğrendim de Yalnız UNuTmayı Öğrenemedim.
Kadın çok seviyordu. Adamsa o sevgiden habersizdi. Bir rakı masası geleneği olarak o gecenin şerefine kalktı bardaklar havaya. "Yarasın" dedi adam, "Haklısın" dedi kadın. Yara'sın...
Bu aralar biraz sinirli, biraz birine özlem duyan, biraz kırıcı, biraz mutsuz ve bayağı hüzün doluyum. Ve bir hayli de yorgunum ve sanırım çaresi yok gibi, geçmeyecek gibi, oksijen beni boğuyor da toprak "gel" diyor gibi...(
Aşkın olduğu yеrdе yaşam da vardır.” diyor Mahatma Gandhi. Senden önce ben yaşamıyormuşum meğer. Ne aldığım nefesin kıymeti varmış ne de yemeğimin tadı tuzu. Seninle birlikte yeniden doğdum, meğer hayat denilen şey Ne Garipmis..)