|
|
Kimden:
estar contigo.es como un sueno
26.09.2011 03:36:28
Kime:
estar contigo.es como un sueno
|
|
Sözcükler bir “hoşça kal”ı söyleyebildiği kadar bir “seni seviyorum” da taşır içinde. Titreşir harfler kendi büyüsüyle, can çekişir. Her şey farklıdır yeryüzünde yüz güzellikleri bile farklı farklıdır insanların. Hayatımıza giren herkesin farklı sebepleri vardır gönlümüzde taht kurmalarının, sonraki zamanlarda nefretimizi sahiplenmelerinde de olduğu gibi. Her yeni bakış başka bir anlam taşır gözbebeklerimizde. Ayrılığın bir gün sonrasındaki o hüzün ve kırılmışlık kadar azizdir vuslatın arifesi. Zor aşkların, kavuşamamaların en can alıcı noktası birbirine yalnızca iki kişinin anlayabileceği bir bağla bağlı olmaları ve o bağ sayesinde ayakta kalmalarıdır. Bilimin açıklayamadığı o bilinmezlikteki en büyük sır ayrı kalmanın verdiği müthiş haz ve acıdır. Yaşam kaynağıdır şairlerin suyudur, ekmeğidir. Kimi zaman da o dönemin en zor şartlarında bile bir parça ekmeği bir tutam tuza bandırıp yemektedir onun lezzetli, eşi bulunmazlığı…
“ Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp Banıp yer gibi” dediği gibi Nazım Hikmet’in.
Hayatın sonu ile başı bellidir yazılı romanlarda. Beklenmedik sonlar vardır masallarda, olağanüstü hal ilan edercesine kaptırıveririz kendimizi esaretine son nasıl biterse bitsin kimsenin anlayamadığı bir hayret ünlemi sığışır her konuşmamıza. Bir takdir alkışı kopar ardından. Ve nihayetinde bitişi olmayan hayaller ilişir hücrelerimize. Hiç bizimle olamayacak insana dair olsa da hayallerimiz onu vazgeçilmez kılandır uzaklığı, ulaşılmazlığı. Bizim olamayacağını bilsek de yaşantımıza umut ekendir hayallerimiz. Vazgeçilmez oluruz birileri için de. O hep gizli kalacak olan belki de. Çekimser yüreklere yerleştiysek eğer bir o kadar uzun sürer farkındalık. Bir o kadar çabuk gelir kopuşlar. Bir o kadar çabuk kapılırız rehavetine yalnızlığın ve bir o kadar alışırız yalnızlığımıza. Bir süre yeni birlikteliklere saygı duyan bireyler olsak da en ufak bir kıvılcımda atarız ilk adımı önden geriye. Sobe olmamak için aşka. Yanmaktan korkarız çünkü. Yanılmaktan korkarız kendi doğrularımızda.
Bir çocuk Asya’da doğsa çocuktur, Avustralya’da da. Bir insan Türkçe konuşsa da insandır Japonca da. Aynı dünyada oldukça birdir insanın kimliği. İyilikte, kötülükte olduğu gibi aynıdır duyguların hüviyeti.
Kapalı kapıların, büyük düşmanlıkların ırkçılığın faşizme varan boyutları yoktur aşkta. Kalpler bir yola çıkınca beynin sınırlarını zorlamaksızın yerleşirler başka bir kalbe dil, din farkı gözetmeksizin. Kültürel farklılık büyük bir sorun olsa da azize ilan edilir aşk. Başka zamanlarda büyük bir sorun addedilen bu farklılıklar bir hiç kalır onun gözünde. Ufalır, ufaldıkça kaybolur silueti.
Büyüdür Aşk. En büyük falcıların bile hiçbir muskayla alt edemediği. Kehanetlerin en gerçeği söylenenlerin en sahtesidir. Tensel bir birleşmeden öte iki çift gözün buluşmasıdır sabahın ayazında. Mevsimler günü birlik değişir onun dünyasında. Bugünkü kar erir sabahın güneşiyle baharı getirir çiçeklerin o eşsiz harmanlanmış kokusuyla.
Kördür aşk, göremez. Ne ırk ayırt edebilir ne de renk. Kaybetmiştir görme duyusunu ayrılıkla karşılaştığı günden beri. Ne güzelliği kıstastır yüreğinin ne de gözlerinin rengi. Aşk o gün bugün yolunu göremeyen bir abdalı olmuştur yüreklerin. Hiçbir pusula ibrelerini onun yönünü gösterecek kadar geliştirememiştir, hiçbir ulus engel olamamıştır çocuğunun başka bir dinden başka bir ulusa ait olan bir yüreğe kapılmasını. Evliliklerin birçoğundaki mutsuzlukların aynılıktan, basitlikten olduğunu gözden kaçırırız birçoğumuz. Göremeyiz sadeliklerin, monotonluğun sonunun hep hüsran, hep ayrılık olduğunu… Sonu hep acı olsa da anlık yaşamalı mutlulukları. Aşkı an içinde anlamalı uçmadan kucağımızdan. Yolcu ettiğimize bir kez daha dönüp bakmalıyız uğurlamadan. Gözlerine bir kez daha bakmalıyız aşkın. Pişman olsak da sonradan bir kazancımız olmalıdır her aşktan. Bencil bir koful gibi büyütmeden yüreğimizi. Yer açmalıyız ona olabildiğince, yarın arkasına bakmadan başını alıp gitse bile.
En amansız savaşlar bile en cesur savaşçıyla görkemleşir. En büyük aşklar sonu kaybediş de olsa cesur âşıkların yapılarıyla örülüdür dört bir taraftan. Başladı mı bitmez görülür yürek titreten kavuşmalar. Bitti mi düşmeyegörsün rüyalara, sancıları kabuk bağlar, büyür ve bir ur gibi yapışır yakasına ölüm. Kelimeler yetmez cümleleri bitirmeye. Suskunluk bir kısırdöngü içinde dönüp dolaştırır alakasız yollarda. Dinler farklı olsa da bütün dilekler aynı yolda dilenir yaradandan. Diller farklı olsa da gözler kimi zaman konuşan olur sözcükleri bile geçer bilgeliği. Mesafeler bir ulustan ötekine bir bağ olur yürekler arasında engel kalmaz okyanuslar. Ve hepsinden önemlisi aynı olan bir tek şey vardır dünyada “aşk” ne ehlileştiren ne de ehlileşebilen. Özgür aynı zamanda tutsak. Suskun bir o kadar da çığlık çığlığa. Pişman ve olduğu kadar memnun yaptıklarından. Yalnızdır aşk, kalabalıklar arasında. Dünya döndükçe yaşayacak ve öldükçe yeni bedenlerde tekrar dirilecek olan. Her zaman her çağda aynı olmuştur aşk. Aynı çılgınlıklar dizginleyememiştir hayranlığını, aynı bedenler yine tutsağı olmuştur onun. Farklı dillerde söyleyebilirken aşkımızı, farklı zamanları göz ardı ettik hep. Dengimizin arayışı içindeyken kendimizi kaybettik ve yanlış insana aşk dedik. Sonra bir gün amansız bir ayrılık ilişti kapımıza kör olduk. Ve nihayetinde şimdi aşkın romanını yazıyoruz yaşayarak, özetlerini okuyarak anlamaya çalışıyoruz onu. Farklılıklar hüküm sürse de dünyada, bir tek dünyada yaşatacağız onu, bir tek aynı noktamız olacak bütün dünyalılarla
Adı “aşk”… |
|
|
Kimden:
estar contigo.es como un sueno
18.08.2011 01:10:29
Kime:
!!**EFSANE38**!!
|
|
Sözcükler bir “hoşça kal”ı söyleyebildiği kadar bir “seni seviyorum” da taşır içinde. Titreşir harfler kendi büyüsüyle, can çekişir. Her şey farklıdır yeryüzünde yüz güzellikleri bile farklı farklıdır insanların. Hayatımıza giren herkesin farklı sebepleri vardır gönlümüzde taht kurmalarının, sonraki zamanlarda nefretimizi sahiplenmelerinde de olduğu gibi. Her yeni bakış başka bir anlam taşır gözbebeklerimizde. Ayrılığın bir gün sonrasındaki o hüzün ve kırılmışlık kadar azizdir vuslatın arifesi. Zor aşkların, kavuşamamaların en can alıcı noktası birbirine yalnızca iki kişinin anlayabileceği bir bağla bağlı olmaları ve o bağ sayesinde ayakta kalmalarıdır. Bilimin açıklayamadığı o bilinmezlikteki en büyük sır ayrı kalmanın verdiği müthiş haz ve acıdır. Yaşam kaynağıdır şairlerin suyudur, ekmeğidir. Kimi zaman da o dönemin en zor şartlarında bile bir parça ekmeği bir tutam tuza bandırıp yemektedir onun lezzetli, eşi bulunmazlığı…
“ Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp Banıp yer gibi” dediği gibi Nazım Hikmet’in.
Hayatın sonu ile başı bellidir yazılı romanlarda. Beklenmedik sonlar vardır masallarda, olağanüstü hal ilan edercesine kaptırıveririz kendimizi esaretine son nasıl biterse bitsin kimsenin anlayamadığı bir hayret ünlemi sığışır her konuşmamıza. Bir takdir alkışı kopar ardından. Ve nihayetinde bitişi olmayan hayaller ilişir hücrelerimize. Hiç bizimle olamayacak insana dair olsa da hayallerimiz onu vazgeçilmez kılandır uzaklığı, ulaşılmazlığı. Bizim olamayacağını bilsek de yaşantımıza umut ekendir hayallerimiz. Vazgeçilmez oluruz birileri için de. O hep gizli kalacak olan belki de. Çekimser yüreklere yerleştiysek eğer bir o kadar uzun sürer farkındalık. Bir o kadar çabuk gelir kopuşlar. Bir o kadar çabuk kapılırız rehavetine yalnızlığın ve bir o kadar alışırız yalnızlığımıza. Bir süre yeni birlikteliklere saygı duyan bireyler olsak da en ufak bir kıvılcımda atarız ilk adımı önden geriye. Sobe olmamak için aşka. Yanmaktan korkarız çünkü. Yanılmaktan korkarız kendi doğrularımızda.
Bir çocuk Asya’da doğsa çocuktur, Avustralya’da da. Bir insan Türkçe konuşsa da insandır Japonca da. Aynı dünyada oldukça birdir insanın kimliği. İyilikte, kötülükte olduğu gibi aynıdır duyguların hüviyeti.
Kapalı kapıların, büyük düşmanlıkların ırkçılığın faşizme varan boyutları yoktur aşkta. Kalpler bir yola çıkınca beynin sınırlarını zorlamaksızın yerleşirler başka bir kalbe dil, din farkı gözetmeksizin. Kültürel farklılık büyük bir sorun olsa da azize ilan edilir aşk. Başka zamanlarda büyük bir sorun addedilen bu farklılıklar bir hiç kalır onun gözünde. Ufalır, ufaldıkça kaybolur silueti.
Büyüdür Aşk. En büyük falcıların bile hiçbir muskayla alt edemediği. Kehanetlerin en gerçeği söylenenlerin en sahtesidir. Tensel bir birleşmeden öte iki çift gözün buluşmasıdır sabahın ayazında. Mevsimler günü birlik değişir onun dünyasında. Bugünkü kar erir sabahın güneşiyle baharı getirir çiçeklerin o eşsiz harmanlanmış kokusuyla.
Kördür aşk, göremez. Ne ırk ayırt edebilir ne de renk. Kaybetmiştir görme duyusunu ayrılıkla karşılaştığı günden beri. Ne güzelliği kıstastır yüreğinin ne de gözlerinin rengi. Aşk o gün bugün yolunu göremeyen bir abdalı olmuştur yüreklerin. Hiçbir pusula ibrelerini onun yönünü gösterecek kadar geliştirememiştir, hiçbir ulus engel olamamıştır çocuğunun başka bir dinden başka bir ulusa ait olan bir yüreğe kapılmasını. Evliliklerin birçoğundaki mutsuzlukların aynılıktan, basitlikten olduğunu gözden kaçırırız birçoğumuz. Göremeyiz sadeliklerin, monotonluğun sonunun hep hüsran, hep ayrılık olduğunu… Sonu hep acı olsa da anlık yaşamalı mutlulukları. Aşkı an içinde anlamalı uçmadan kucağımızdan. Yolcu ettiğimize bir kez daha dönüp bakmalıyız uğurlamadan. Gözlerine bir kez daha bakmalıyız aşkın. Pişman olsak da sonradan bir kazancımız olmalıdır her aşktan. Bencil bir koful gibi büyütmeden yüreğimizi. Yer açmalıyız ona olabildiğince, yarın arkasına bakmadan başını alıp gitse bile.
En amansız savaşlar bile en cesur savaşçıyla görkemleşir. En büyük aşklar sonu kaybediş de olsa cesur âşıkların yapılarıyla örülüdür dört bir taraftan. Başladı mı bitmez görülür yürek titreten kavuşmalar. Bitti mi düşmeyegörsün rüyalara, sancıları kabuk bağlar, büyür ve bir ur gibi yapışır yakasına ölüm. Kelimeler yetmez cümleleri bitirmeye. Suskunluk bir kısırdöngü içinde dönüp dolaştırır alakasız yollarda. Dinler farklı olsa da bütün dilekler aynı yolda dilenir yaradandan. Diller farklı olsa da gözler kimi zaman konuşan olur sözcükleri bile geçer bilgeliği. Mesafeler bir ulustan ötekine bir bağ olur yürekler arasında engel kalmaz okyanuslar. Ve hepsinden önemlisi aynı olan bir tek şey vardır dünyada “aşk” ne ehlileştiren ne de ehlileşebilen. Özgür aynı zamanda tutsak. Suskun bir o kadar da çığlık çığlığa. Pişman ve olduğu kadar memnun yaptıklarından. Yalnızdır aşk, kalabalıklar arasında. Dünya döndükçe yaşayacak ve öldükçe yeni bedenlerde tekrar dirilecek olan. Her zaman her çağda aynı olmuştur aşk. Aynı çılgınlıklar dizginleyememiştir hayranlığını, aynı bedenler yine tutsağı olmuştur onun. Farklı dillerde söyleyebilirken aşkımızı, farklı zamanları göz ardı ettik hep. Dengimizin arayışı içindeyken kendimizi kaybettik ve yanlış insana aşk dedik. Sonra bir gün amansız bir ayrılık ilişti kapımıza kör olduk. Ve nihayetinde şimdi aşkın romanını yazıyoruz yaşayarak, özetlerini okuyarak anlamaya çalışıyoruz onu. Farklılıklar hüküm sürse de dünyada, bir tek dünyada yaşatacağız onu, bir tek aynı noktamız olacak bütün dünyalılarla
Adı “aşk”… |
|
|
Kimden:
estar contigo.es como un sueno
01.08.2011 00:25:18
Kime:
By_DeRdOo
|
|
Sözcükler bir “hoşça kal”ı söyleyebildiği kadar bir “seni seviyorum” da taşır içinde. Titreşir harfler kendi büyüsüyle, can çekişir. Her şey farklıdır yeryüzünde yüz güzellikleri bile farklı farklıdır insanların. Hayatımıza giren herkesin farklı sebepleri vardır gönlümüzde taht kurmalarının, sonraki zamanlarda nefretimizi sahiplenmelerinde de olduğu gibi. Her yeni bakış başka bir anlam taşır gözbebeklerimizde. Ayrılığın bir gün sonrasındaki o hüzün ve kırılmışlık kadar azizdir vuslatın arifesi. Zor aşkların, kavuşamamaların en can alıcı noktası birbirine yalnızca iki kişinin anlayabileceği bir bağla bağlı olmaları ve o bağ sayesinde ayakta kalmalarıdır. Bilimin açıklayamadığı o bilinmezlikteki en büyük sır ayrı kalmanın verdiği müthiş haz ve acıdır. Yaşam kaynağıdır şairlerin suyudur, ekmeğidir. Kimi zaman da o dönemin en zor şartlarında bile bir parça ekmeği bir tutam tuza bandırıp yemektedir onun lezzetli, eşi bulunmazlığı…
“ Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp Banıp yer gibi” dediği gibi Nazım Hikmet’in.
Hayatın sonu ile başı bellidir yazılı romanlarda. Beklenmedik sonlar vardır masallarda, olağanüstü hal ilan edercesine kaptırıveririz kendimizi esaretine son nasıl biterse bitsin kimsenin anlayamadığı bir hayret ünlemi sığışır her konuşmamıza. Bir takdir alkışı kopar ardından. Ve nihayetinde bitişi olmayan hayaller ilişir hücrelerimize. Hiç bizimle olamayacak insana dair olsa da hayallerimiz onu vazgeçilmez kılandır uzaklığı, ulaşılmazlığı. Bizim olamayacağını bilsek de yaşantımıza umut ekendir hayallerimiz. Vazgeçilmez oluruz birileri için de. O hep gizli kalacak olan belki de. Çekimser yüreklere yerleştiysek eğer bir o kadar uzun sürer farkındalık. Bir o kadar çabuk gelir kopuşlar. Bir o kadar çabuk kapılırız rehavetine yalnızlığın ve bir o kadar alışırız yalnızlığımıza. Bir süre yeni birlikteliklere saygı duyan bireyler olsak da en ufak bir kıvılcımda atarız ilk adımı önden geriye. Sobe olmamak için aşka. Yanmaktan korkarız çünkü. Yanılmaktan korkarız kendi doğrularımızda.
Bir çocuk Asya’da doğsa çocuktur, Avustralya’da da. Bir insan Türkçe konuşsa da insandır Japonca da. Aynı dünyada oldukça birdir insanın kimliği. İyilikte, kötülükte olduğu gibi aynıdır duyguların hüviyeti.
Kapalı kapıların, büyük düşmanlıkların ırkçılığın faşizme varan boyutları yoktur aşkta. Kalpler bir yola çıkınca beynin sınırlarını zorlamaksızın yerleşirler başka bir kalbe dil, din farkı gözetmeksizin. Kültürel farklılık büyük bir sorun olsa da azize ilan edilir aşk. Başka zamanlarda büyük bir sorun addedilen bu farklılıklar bir hiç kalır onun gözünde. Ufalır, ufaldıkça kaybolur silueti.
Büyüdür Aşk. En büyük falcıların bile hiçbir muskayla alt edemediği. Kehanetlerin en gerçeği söylenenlerin en sahtesidir. Tensel bir birleşmeden öte iki çift gözün buluşmasıdır sabahın ayazında. Mevsimler günü birlik değişir onun dünyasında. Bugünkü kar erir sabahın güneşiyle baharı getirir çiçeklerin o eşsiz harmanlanmış kokusuyla.
Kördür aşk, göremez. Ne ırk ayırt edebilir ne de renk. Kaybetmiştir görme duyusunu ayrılıkla karşılaştığı günden beri. Ne güzelliği kıstastır yüreğinin ne de gözlerinin rengi. Aşk o gün bugün yolunu göremeyen bir abdalı olmuştur yüreklerin. Hiçbir pusula ibrelerini onun yönünü gösterecek kadar geliştirememiştir, hiçbir ulus engel olamamıştır çocuğunun başka bir dinden başka bir ulusa ait olan bir yüreğe kapılmasını. Evliliklerin birçoğundaki mutsuzlukların aynılıktan, basitlikten olduğunu gözden kaçırırız birçoğumuz. Göremeyiz sadeliklerin, monotonluğun sonunun hep hüsran, hep ayrılık olduğunu… Sonu hep acı olsa da anlık yaşamalı mutlulukları. Aşkı an içinde anlamalı uçmadan kucağımızdan. Yolcu ettiğimize bir kez daha dönüp bakmalıyız uğurlamadan. Gözlerine bir kez daha bakmalıyız aşkın. Pişman olsak da sonradan bir kazancımız olmalıdır her aşktan. Bencil bir koful gibi büyütmeden yüreğimizi. Yer açmalıyız ona olabildiğince, yarın arkasına bakmadan başını alıp gitse bile.
En amansız savaşlar bile en cesur savaşçıyla görkemleşir. En büyük aşklar sonu kaybediş de olsa cesur âşıkların yapılarıyla örülüdür dört bir taraftan. Başladı mı bitmez görülür yürek titreten kavuşmalar. Bitti mi düşmeyegörsün rüyalara, sancıları kabuk bağlar, büyür ve bir ur gibi yapışır yakasına ölüm. Kelimeler yetmez cümleleri bitirmeye. Suskunluk bir kısırdöngü içinde dönüp dolaştırır alakasız yollarda. Dinler farklı olsa da bütün dilekler aynı yolda dilenir yaradandan. Diller farklı olsa da gözler kimi zaman konuşan olur sözcükleri bile geçer bilgeliği. Mesafeler bir ulustan ötekine bir bağ olur yürekler arasında engel kalmaz okyanuslar. Ve hepsinden önemlisi aynı olan bir tek şey vardır dünyada “aşk” ne ehlileştiren ne de ehlileşebilen. Özgür aynı zamanda tutsak. Suskun bir o kadar da çığlık çığlığa. Pişman ve olduğu kadar memnun yaptıklarından. Yalnızdır aşk, kalabalıklar arasında. Dünya döndükçe yaşayacak ve öldükçe yeni bedenlerde tekrar dirilecek olan. Her zaman her çağda aynı olmuştur aşk. Aynı çılgınlıklar dizginleyememiştir hayranlığını, aynı bedenler yine tutsağı olmuştur onun. Farklı dillerde söyleyebilirken aşkımızı, farklı zamanları göz ardı ettik hep. Dengimizin arayışı içindeyken kendimizi kaybettik ve yanlış insana aşk dedik. Sonra bir gün amansız bir ayrılık ilişti kapımıza kör olduk. Ve nihayetinde şimdi aşkın romanını yazıyoruz yaşayarak, özetlerini okuyarak anlamaya çalışıyoruz onu. Farklılıklar hüküm sürse de dünyada, bir tek dünyada yaşatacağız onu, bir tek aynı noktamız olacak bütün dünyalılarla
Adı “aşk”… |
|
|
Kimden:
estar contigo.es como un sueno
06.07.2011 02:45:54
Kime:
estar contigo.es como un sueno
|
|
Ruhumu sana adamalıyım. Ruhum senin olmalı. Sen Ruhumu güzel kıldın. Seninle ruhum yeryüzünde yaşamaktan her zamankinden daha fazla ongun. İzin ver ruhum sende kalsın. Bu kararı kalbim ve bedenimle aldık. Kalbim de bedenim de bu karardan dolayı ferah. Çünkü sen Ruhumu kendinle donattın. Gülücüklerinle, sözcüklerinle, bakışlarınla!....
Biliyorum ki sen en nice mutluluklarla bezeli yaşamlarda uyumalısın. Fazlasıyla hak ettiğin sevinçlerin gelmeli bir bir yüreğine. Gelmeli ki geçmişindeki acıların buhar olup kaybolmalı tümden. Sayfalarda coşkuyla yarattığın sözcükler,öyküler canlanmalı teker teker ve hepsi seninle olmalı evrenin ömrüyle. Öykülerindeki sevinçlerin seninle yaşamalı hep. Senin olmalılar dirilip. Yüreğini geçmişindeki loş boşluktan çekmeliler. Çekip akmalılar yaşamına. Akıp sarılmalılar sana sonu gelmez bir nehir gibi…
Titreyen yüreğine merhem olmalı yaşayacağın her an. Sen ve kalbin gözyaşlarını sadece mutlulukların için tüketmeli. Geçmişin asla ağlatmamalı seni. Ağlatırsa bile her ağlayıştan sonra daha fazla mutlu olmalısın. Çünkü yüreğin uçsuz bucaksız bir iyilik tarlası. Biliyorum ki bu tarlayı o iyi, sıcak umutların çapaladı hep. Biliyorum ki bu tarla sende huzuru, mutluluğu ve kahkahaları çağrıştıran mavi renginde. Sen bu mavi tarlayı böylesine bereketli, gülümseyen topraklı bir hale getirmek için çok uğraştın. Geçmişinin sana sızılarla örülü dikenli tellerle barikat kurmasına rağmen masmavi bir tarla yarattın içinde. Gelecekteki mesut düşlerin bu tarlada saklıdır…
Hayallerin birikmişlikten ağırlaştı farkındayım. Hayallerden çekindiğini, ürktüğünü de biliyorum. Ve her şeye rağmen hayallerin sana yaklaşmasından korkmadığını da biliyorum! Hayallerin mavi tarlanda gerçek olup misafir olacaklar yüreğine. Çünkü sen hayallerini zamanın içinde doyurdun, besledin, onları incitmedin ve kimsenin de incitmesine müsaade etmedin. Seni incitmeye çalışanlar incitenler oldu. Buna engel olamadın. Ama hayallerine zarar verdirtmedin. Çünkü hayallerin senin için kutsal ve özgür. Emin ol hayallerin de senin için aynı şeyi düşünüyorlar. Sen ve hayallerin senin gerçeğin. Gerçeklerinse senin güzelliklerinle yoğrulmuş kalbinin yaşama bakan uzantıları. Ve biliyorum ki gerçeklerini ve hayallerini kıranlara ve zarar verenlere bile öfke duyamıyorsun. Çünkü öfke bedeninden uzak bir karanlık senin için. Çünkü öfke duyamayacak kadar narin ve ince ruhun..
Benimle ya da bensiz mavi tarlanda mutlu olmanı arzuluyorum yaşamının sonuna kadar!.. Benimle mutlu olmak istiyorsan ben yeryüzünden göçene kadar kalbim senin! Eğer daha çok benimle olmak istiyorsan ben öldükten sonra da kalbim senin! Ama benli ya da bensiz ruhum senindir. Ruhlar asla kaybolmazlar. İnan bana bir an bile ruhumun senin olmasından pişmanlık duymayacağım. Zaten eğer alırsan Ruhumu ona yabancılık çekmeyeceksin. Çünkü tamamen seninle dolu!.. Seninle ve yaşattıklarınla. Seninle ve sözcüklerinle. Seninle ve geleceğinle… |
|
|
Kimden:
estar contigo.es como un sueno
06.07.2011 00:37:36
Kime:
estar contigo.es como un sueno
|
|
Gözlerini görebilmek yerine gökyüzünü seyre dalmak, sanki varlığının orada olduğuna inanmak…
Çarelerim bitti sevdiğim, çarelerim yaşamıyorlar şimdi… Çarelerim ayazda, çarelerim ölü bir bedenin içine sığınmakta…
Sesini duyabilmek için gözlerimi kapayıp, duyduğum her sesi senin sesin sanmak…
Yalnızca unuttum derken, unutmazmış insan… Unutmak için, unutulmayı hak eden bir de yarin olması lazımmış, anladım ki kaderim sensizliğin baş harflerinde ama yüreğim senli günlerin arayışı içinde…
Sana sarılır gibi sarılıyorum yastığıma, gülüşünü görebilmek adına bakıyorum aynaya, tebessümlerimde yaşanır kılmak için seni her yerde, her gizemin altında seni arıyorum usulca…
Melodilerin ömrü bitiyor sevgili, melodilerin ömrü bitiyor… Kalemlerimin mürekkebinde kalmıyor hâl, ruhum yaşlanıyor…
Gel desem, geleceğine dair söz verir misin? Hiç gitme desem, dönüş biletini yırtıp, ebediyete kadar nefesim olabilir misin?
Yaşam yaşanır değil, güller de soldu artık… Yaşam tahammül edilir değil saatler durmuş, zaman işlemiyor gibi… Anlar mısın sevgili? Anlayabilir misin?
Seni özlüyorum, seni bekliyorum, seni anıyorum sensiz yaşayamıyorum…
Yaşam yüzüme gülen değil beni anlamanı beklemiyorum!
Gözyaşlarını tutsam ellerimle, doğacak güneşi sana vaat etsem… Yeter ki bir an olsun, bir an olsun beni anıp, düşünsen… Seven bir yüreğin çaresizliğinin yankısı bu, yoksa ben konuşmuyorum, dilim lal, yüreğim de tek bir ihtimal…
Zor bile olsa, parmak ucu kadar bile olsa bir ihtimal… Gözlerime baksan aşk yerine, hep beni sevsen sevda yerine. Olsan hep ama hep olsan, ömrümle birlikte.
Sonra gözlerimi senin yanında kapasam yağmurlar yağsa o an aşkımızın ateşinden gökler ağlasa…
Zor bile olsa, parmak ucu kadar bile olsa bir ihtimal olsa… Kahkahalarını duyabilmek için gülüşlerimi ödünç verdim hayata, yalnızca sana adandığım şu anlarda, ne istese veririm ona…
Yeter ki hiç olmasa bile, çok ufak olsa bile bir ihtimal… Gözlerin olsa, sözlerin yetse varlığım ısınsa…
Seni özlüyorum desem, sana sarılsam. Masal değil rüya değil, gerçek olsa.
Korkuyorum ben artık, her şeyden, hayatın kendisinden, ta kendisinden.
Her şey belki de tek bir nedenin içinde saklı… Alınan aşk olsaydı, sevgiyle yaralar kapanırdı…
Alınan sevgili oldu, bu yaraya merhem bile gerekmiyor, sevgiler bile riya kokuyor her şey seninle başladı, sensizlikle noktalandı…
Korkuyorum ben artık, kendimden, sebep olduğum her şeyden. Açık bir kapı olsa, sana gelebilmem için açılsa bütün yollar. Hiç durmam, koşarım, koşar dururum belki de yıllarca.
Sen olabilmek için, benliğimi satsam çok değil, belki de tek bir an seninle dolsam ama olsam, sen olsam… Zor bile olsa, hiç olmasa bile ufak bir ihtimal olsa…
Kim bilir, yasak limanların bizimle işi bitmiştir belki de… Kapkara bulutlar güneşe nispet, yaşama merhaba dediler yine… Onlar haklı çıktılar, yüreğim de sana dair tek bir kelime…
‘Seni Seviyorum’ sevilmek için değil sevmek için seviyorum, hem bitmezcesine, çoğalırcasına çok ama çok seviyorum… |
|
|
Kimden:
estar contigo.es como un sueno
22.06.2011 23:22:37
Kime:
estar contigo.es como un sueno
|
|
“ Ben seni bir gün unutmak için sevmedim oysa sen.....”
bir akşamüstü yine seninle düşüyorum devrik cümlelerin satır aralarına. gidişini yaziyorum yine. ardında yetim kalan yüreğimi kanıtıyorum her satırda..gittin ve geride sadece yokluğunla hayat arasında sıkışmış bir adam yaşamakta bıraktığın sokaklarda .. evimizin sokağa bakan tahta penceresinde kurumayı bekleyen binlerce gözyaşım sana kanamakta...yırtılmayı bekleyen onlarca mektup gözyaşlarımda çığlık çığlığa ağlamakta.. şimdi sensizim...oysa bu aşka dair ne hayallerim vardı. mutluluk adına ne resimler çizecektim...sevda adına yaşayacaklarım vardı nefesinle süregelecek bir hayatı senin ayak dibinde sonlandırmak..son nefesimi, gözlerimde solacak hayatı senin dizlerinin dibinde yetim martılara bağışlamaktı.....olmadı...başaramadık belki de sadece ben başaramadım..gittin cevaplarını en iyi senin bildiğin soruları bana bırakarak gittin..şimdi öznesiz cümlelerin içinde acıyı taşımakta her bir kelimem.artık sensiz geçen hayatın içinde ne anlam ifade eder ki bir ikindi vakti sessizce ölmem ? Ne fark eder ki....
şimdi sevgim dudaklarında pişmanlık kelimeleriyle yan yana alırken ben sensizliğin içinde yavaş yavaş kayboluyorum. bu satırları yazarken yalnızlığın şakağına dayanmış bir mermi kadar soğuk ellerim... bastığım her tuş ellerimden daha sıcak...yoksun bulutlarını kaybetmiş yağmur taneleri gibi çaresiz ve bir o kadar ıslak gözlerim..sen beni unutsan da kapatsan da tüm hatıra defterlerini ben sensizlikte bile senin yaşayacağım sevgili. çünkü ben seni bir gün unutmak sevmemiştim ki ben seni “ içinde boğulduğun ve savaşmak öte hep kaçtığın gerçeklerini bilerek” sevdim...hem de seni “ senden çok “ severek sevdim...seni ne kadar çok sevdiğimi- bir zamanlar cenneti çizdiğim gözlerinin kenarlarına karakış habercisi olan yaşlılık çizgileri düştüğünde – anlayacaksın. belki de son nefesini vermeden ayak uçlarına düşen kelebeğin gözyaşlarında fark edeceksin seni hangi duygularda sevdigimi...ama bir gün anlayacaksın....şimdi tüm çığlıklarımı dindirip sensizliğe diz çökmek...sensizlikte öznesi “ senin “ olmadığın cümleler kursam ne fark eder ki....
bedeni yamalı, yüreği yaralı bir cümleydim ben.. pansumanı bitmemiş nice yaralar vardı sözlerimde...tüm cümlelerim devrik..tüm sözlerim yarım...kanadı kırık bir kuşun yaralarını sarıp yeniden kanatlanmak için kısa süreliğine dinlendiği sığıntı yeri değildi yüreğin..canım sıkıldığımda oynayıp gerçeklerime döndüğümde geçmişin duvarlarına fırlattığın bir oyuncak değildin sen....sen benim geleceğe bakan yüzüm sen benim mutluluğun altına düşülmüş koyu renkteki mührümdün. sen benim kelimelere sığmayan ömrümdün...
ben sana “ seninle bir ömür geçirmek için yüreğine mülteci ettim bedenine sahip olmak için değil. eğer ben seni bedenin için seviyor olsaydım gittiğin ve hiçbir zaman gelmeyeceğini bildiğim halde bile seni seviyor olmazdım....seni sevdim hem çok..seni soyadına “ benliğimi “nufüz ettirmek ne de bedenin tazeliğine yamalı yüreğimi ilmeklemek için sevdim sadece hayatının önsözünde yer alan cümlenin tek bir satırı olmaya razıydım...ya da mutluluk adına aldığın binlerce nefesten sadece biri olabilmekti....olmadı / ne dudaklarında bir cümle olabildim ne de gözlerinde mutluluğa akıtılmış gözyaşı...ben sende hep öznesini yitirmiş bir hatıra olarak kalacağım...yüreğinde hep kapanmaz bir yara olarak geçmişin tozlu raflarında tozlanacağım..çünkü sen hiçbir zaman bana ait olmadın ben sadece nufüsuna ait olsam da...evet ben sadece sana aitim. / dudaklarını mühürlediğin dudaklarımda senden başkası olmadı ve hiçbir zaman da olmayacak.../ sen buna bir türlü inanmasan da ben hep sende yaşayacağım / sen beni yüreğinde öldürsen de...hep sende yaşayacağım...
ben seni sadece kendime yakın hissettiğim için, acılarım acılarına benzediğin için sevdim....ben sadece öznesi “ senin olduğun cümlelerin yüklemi..ben sadece sırtına yüklenmiş acıları kendi yüreğinde taşımayı onur sayacak adamın gözyaşına sirayet etmiş solgun resmi....belki de yüreğindeki mutluluğun ayak uçlarında umutsuzlukla savaşındaki kazanmaya en yakın duran sevginin tek galibiyeti..olmadı...kazanamadık belki de sadece ben kazanamadım. gittin..ardında tüm yenilgileri bana bırakarak gittin..bir kaç cümleyi geçmeyen ayrılığın sonrası ağır yenilginin “ şeref “ madalyası duruyor sol göğüsümün iç cebinde.bir de ölüm duruyor sonsuza kadar çıktığın yüreğimin son nefesinde...sadece sana ait olan dudaklarımda sensiz cümle kurmaktansa adının baş harfinde susmak arasında ne fark var ki ? hayat ile ölüm arasında sen yoksan mutluluğun devrik cümlelerinde yüklem olmak ne fark eder ki ? her ikisi de acıya mühürlü, sensiz kurduğum her bir cümlenin altı yalnızlığınla örtülü..
şimdi yüreğinde bana ait ne varsa hepsini sök yerinden..unut yaşadıklarımızı..kurut ıslak gözyaşlarımızı...artık sen bana ait değilsin...artık senin yüreğinde yaşama hakkım yok...yüreğinde bana ait tüm izleri silmesin birer birer..göm beni yalnızlığına..yeter ki sen göm beni hatıralara..unut ne olur..çünkü sen mutluluklara layıksın..varsın olsun ben “ sensiz “ yaşayacağım. varsın olsun sen başkasına ait olsan da ben hep sende mühürlü kalayım...ne olur unut..ne olur sendeki beni öldür...artık benle yaşadıkların gölge etmesin mutluluklarına..benimle yaşadığın pişmanlıkların dudaklarını ve yüreğini daha fazla kanatmasın..çünkü sen bana ait olmasan da en çok ben üzülürüm acılarına, kanayan yalnızlığına..en çok üzülürüm mutsuz yarınlarına...gelmeyeceğini bile bile seni beklerken, sen beni unut ne olur...artık bana ait kurduğun tüm cümleler geçmiş zaman kipiyle kurulsun..ben senin tozlu geçmişin olayım..bugün’lerin ve geleceğin hep mutluluklar dolu olsun sevgili...
unutmadan sevgili başkasına ait kollarda olsan da yaşadığını bilmek mutlulukların en güzeli..sen yaşadıkça ben hep nefes alıyor olacağım.. uzağında da olsam yakında da olsam ne fark eder ki. aldığın her nefes acılara inat tutunduğum tek dal olarak kalacaktır...
artık zaman geldi...sendeki beni öldürebilirsin.. fakat bendeki “ sana “ dokunma... yüreğinde benden kalan tek bir iz varsa, gözyaşlarınla yıkamaya çalışma. çünkü ben senin nefesindeyim.... ben hep seninle var olacağım bunu sakın unutma....
“ belki bir gün değil ben seni bir ömür boyu yaşayacağım sevgili..Bir ömür boyu.....” |
|
|