23.09.2019 01:18:55
Yılmaz Güney’in Nebahat Çehre’ye yolladığı, 17 Mart 1965 tarihli mektup, kırmızı mürekkeple yazmış... Dün gece Adana sokaklarında seni aradım. Duvarlarda, köprülerde, ışıklarda. Biliyorum, sen binlerce kilometre uzağımda, ama bana en yakın bir uykunun içindesin. Yanılırsam diye ürküyorum. Çünkü insanlar değişken ve insafsızdır. Çünkü her an bir başka duyguya gebedir. Seni her düşünüşte iyiyi, kötüyü yan yana kuruyorum. Neyse, çocukluğum geldi aklıma. Babamı beklediğim kahvenin önünde durdum. Geceydi ve ben, bütün geçmişi bütün derinliğiyle yaşadım. Buradan sana varan yol o kadar yakın geldi ki, buna şaşırdım. Sanki çocukluğumda bir günün içinde sen vardın. Yavrum, sen benim kadınımsın. Beni düşündüğün anlar sıkılıp, bana aykırı şeyler yapmayacağını biliyorum. Ama gene de içim rahat değil. Gece Ağba’ya çıktım. Kimsecikler yok. Orkestradaki çocuklar beni görünce "Aşk Güzel Şeydir"i çaldı. Kırık, dökük dansımı hatırladım. Sarı elbiseni hatırladım. Bana geçmiş, benim olmuş o kadar çok şeyin var ki. Senden uzak olmak hiç de uzaklık değil. Seni her gittiğim yere götürüyorum. Gece arabada seninle konuştum. Durdum, güldüm, hüzünlendim. Geçmişin bütün günlerine ortak ettim seni. Boynumda, kollarımda bir zincirsin sen yavrum. Birazdan Antep’e hareket edilecek… Gel be! Bu çocuk sevgilin sana şimdiden hasret kaldı. Gel be! ... Yılmaz Güney
Ekleyen/Kaynak: ELeştiri
Bu bölüme Siir ekleyebilirsiniz. Siir eklemek için
tıklayın
Henüz yorum eklenmemiş
|