15.02.2021 16:29:21
HAMZA TAŞI EFSANESİ
Karadeniz’in üzerinde insan yaşamına elverişli tek adası Giresun Adası’dır. Bu ada Gemilerçekeği mahallesinin tam karşısında yer alır. Karadeniz’in üzerinde insan yaşamasına uygun tek adası olan bu adayla ilgili olarak birçok hikâye anlatılmaktadır. Bu hikâyelerden biri de adanın doğusunda bulunan ve hemen hemen bütün Giresunlular tarafından bilinen bir taşla ilgilidir. Memleketimizdeki birçok taş gibi bu taşın da ismiyle ilgili olarak ilginç bir hikâyesi vardır.
Çocukları olmayan bir karı-koca mayıs ayının yedisinde (20 Mayıs) Aksu deresine giderler. Derenin denize döküldüğü yere gelip yedi çift taşı suya atarlar. Orada abdest alıp büyük bir sacayağının üzerinden atlarlar. Sonra bir sandala binip adanın etrafını yedi defa dolaşırlar. Adaya çıkıp orada bulunan bir taşın etrafında da yedi defa dolaşıp oradaki bir suda ellerini yüzlerini yıkarlar. Bu işi de bitirdikten sonra aynı sandalla karaya çıkarlar.
Evlerine gelince Allah’a yalvarırlar, kurban keserler. Duaları kabul olur. Bir yıl geçmeden nur topu gibi bir erkek çocukları olur. Sevince boğulan anne-baba çocuklarının adını Hamza koyarlar.
Kerametin taşta olduğuna inanan halk, çocuğun adından dolayı adadaki bu taşa Hamza Taşı adını verirler. Bugün bile çocuksuz aileler bu taşı ziyaret edip, dualarının kabul olması için Allah’a yalvarırlar.
GELİN KAYA EFSANESİ
Çanakçı’ya bağlı Akköy’de Gelinkaya denilen bir kaya vardır. Bu kaya yanına gidildiğinde başına taç giymiş bir geline benzemektedir. Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi bu kayayla ilgili olarak da çeşitli efsaneler anlatılır. Bunlardan biri şöyledir:
Çok eskiden Akköy’de bir kız ve bir oğlan birbirlerini severler. Oğlan ne kadar ısrar ettiyse de anası kızı oğluna almak istemez. Araya eşin dostun girmesi sonucu kadın zoraki oğlunun sevdiği kızı ister ve oğluna gelin alır. Gelinini hiç sevmeyen kaynana ona her gün en ağır işleri yaptırarak eziyet eder.
Bir gün sabahtan öğleye kadar evde çalışan gelini, kaynanası öğleden sonra da köyün yukarı kısmında olan meraya inek otlatmaya gönderir. Gelin ineği otlatırken oturduğu yerde yorgunluktan uyuya kalır. Uyandığında akşam olmak üzeredir. Telaşla kalkıp ineği arar, fakat inek ortalıkta yoktur. İneği bulamayınca kaynanasından çok korkan gelinin telaşı daha da artar.
“Belki etrafta bir yerdedir.” diye ineği aramaya başlar. Bu arada hava iyice kararır ve etraftan kurt ulumaları gelmeye başlar. İyice korkan gelin, ellerini açarak, “Allah’ım beni ya taş et dondur ya da kuş et uçur.” diye yalvarır. Gelinin ilk dileği kabul edilir ve olduğu yerde taş kesilir.
KURU ÇAY EFSANESİ
Espiye’nin Akkaya köyünün arkasında Kuru Çay denilen bir dere vardır. Buraya Kuru Çay denmesiyle ve bu çayın kurumasıyla ilgili olarak şöyle bir efsane anlatılır:
Bu çay eskiden yedi değirmeni döndürecek kadar bol suya sahipmiş ve bugün Kuru Çay denilen yerden akıyormuş. Bir gün çocuklu bir kadın buradan geçerken kadın suyun içine düşer. Kadın kendisini kurtarır fakat çocuğu su alır götürür. Bunun üzerine kadın göğüslerini keserek suya atar ve dereye “Sen benim çocuğumu alarak beni kuruttun. Allah da seni kurutsun!” diyerek beddua eder. Kadının duası kabul olur ve çay o anda olduğu yerden batarak suları kurur. Bu olaydan sonra halk buraya “Kuru Çay” der
Ekleyen/Kaynak: talha
Bu bölüme Efsaneler ekleyebilirsiniz. Efsaneler eklemek için
tıklayın
Yazan: çöldeki kız 4.05.2021 18:07:14
vay be güzel
|