18.01.2005 20:27:04
Gözleri büyüleyen, yürekleri aşkla dolduran ve aklı donduran görünümüyle hayaller dünyasında gezersiniz her adımınızda. Bambaşka bir evrende hissedersiniz kendinizi. “Nasıl olmuş da egemen dünyadan nasibini almadan güzelliğini korumuş bu dağlar, topraklar, çiçekler, ağaçlar? Bu güzelliği ve zenginliği başına hep bela olmamış mı? Aranan cenneti buralarda mı buldu insanoğlu?” diye sorası gelir insanın. Şemdinli, yüksek dağları ve bol su kaynakları ile adı kadar güzel ve tarihi yazılacak kadar kutsal bir mekandır. Kuzeyinde Spirez dağı ve ona en yakın ilçemiz Yüksekova (Gever) bulunur. Doğusunda Şehidan, Girketeyro (Kuş Tepesi) ve Delamper sıradağları; güneyinde Goste, Karker, Avdalkofi dağları ve onların aşağısında Hacıbeg suyu bulunmaktadır. Bu sıradağlar, Zağros silsilesi olarak da tarif edilir. Şemdinli’yi güneyden kuzeye doğru Şehidan, Girketeyra ve Delamper; batıdan kuzeye doğru da Spirez Dağı gibi sıradağlar çevreler. Başlıca tanınan vadileri Geliye Herkiyexa, Geliye Nehri ve Benbo vadisidir. Su kaynakları ise; başta Basya ve Hacıbeg olmak üzere, Nuğayla ve Herki’dir. Bu bölgemizde yaşayan başlıca aşiretler, Herki, Gerdi ve Diriyan aşiretleridir. Değişik alanlardan gelen farklı küçük aşiret grupları olsa da, belirgin aşiretler bu her üç aşirettir. Şimdi Şemdinli’nin doğu yakasını daha yakından ve daha geniş tanımaya başlayalım. Şehidan, Greke Teyra ve Delamper, İran ile Türkiye sınırının sıfır noktasında, yani kesiştikleri noktada yer alırlar. Şehidan ismi, İslami orduların döneminde verilmiş bir isimdir. Bir savaşta 40 eshabe ölmüş; ölenleri bu alana gömerek camii, ziyaret, mescit vb. yapmışlardır. İşte bundan dolayı buraya Şehidan adı verilmiş ve daha sonraki yıllarda Türk, Fars, Acem ve Kürtlerin ziyaret odağı haline gelmiştir. Bölge halklarının inanışlarına göre; maddi durumu zayıf olan bir kimsenin üç kez burayı ziyaret etmesi bir kez Hacca gitmesiyle eşdeğer bir anlam taşıyormuş. Bu ziyaret alanında “Dilek Defteri” adında bir defter bırakılmış ve bu defterde bölgemizin dillerinin hepsinden yazılar yazılmıştır. Şemdinli tarafı (doğu yakası) daha çok yerleşim alanı olarak kullanılmaktadır. Dağ silsilesinin üst tarafları zozanlık alanlardan oluşmaktadır, arka taraflarında da halk yaşamaktadır. Şehidan Dağı’nın doruğuna beş yol gitmektedir ve bu yolların dışında geçit yoktur. Kışları çok sert geçen Şehidan’-da, dokuzuncu aydan sonra metrelerce kar yağmaya başlar. Şehidan’ın dorukları dört mevsim boyunca kar altındadır, gelin duvağını andıran görünümünü üstünden atmak istemezcesine bir duruşu olan Şehidan Dağı’nın hem doğu, hem de batı tarafına sık sık çığ düşer. Ayrıca bu dağda en çok kartal, keklik ve kevderi (keklikten daha büyük grimsi beyaz renkte olan bir kuş türü) kuşları yaşar. Kevderi, güneşin doğuşunu müjdelercesine her şafak söküşünde kulağa hoş gelen bir ezgiyle ötmeye başlar. Farklı kuş türlerinin de yaşadığı Şehidan Dağ’ının doruklarında kurt, tilki, vb. hayvanlar da barınmaktadır. Şehidan doruklarından güneşin doğuşunu ve batışını izlemek apayrı bir duygu yaşatır insana. Urmiye üzerinden yükselen güneş Çarçella’ya doğru süzülürken, akşama doğru kızılımsı bir renge bürünür ve dört kayanın arasından adeta göz kırparak yavaş yavaş kaybolur. “Dört mevsim bir anda yaşanmaz.” diyenleri kıskandırırcasına yaz aylarında mevsimlerin güzelliğini birarada yaşamak buranın başka bir güzelliğidir. Bu aylarda aşağıdan yukarıya doğru tırmanırken sararan otları; yukarılara doğru yol aldıkça yeni yeni filizlenmeye başlayan ot ve çiçekleri; zirveye yaklaştıkça da beyaz karlarla kaplı alanları görürsünüz. Birkaç saatlik yolu katederek dört mevsimi beklemeden, adeta bir mucize yaşayarak bu muhteşem manzaraları görmeniz mümkündür. Doğa harikası olan bu alanda insanın yiyecek ihtiyacını karşılayabilecek çeşit çeşit ot türlerine rastlamak mümkündür. En bol olan ise kuşkusuz heliz mantarıdır. Rüzgarın her esişinde mis gibi çiçek kokuları ciğerlerinize dolar ve apayrı bir romantizme kapılıp gidersiniz. Yol yorgunu da olunsa, doğanın eşsiz büyüsüyle her şey bir anda unutulup gider.
Şehidan ve Delamper’i birbirine bağlayan Greke Teyra dağı, biraz daha farklıdır. Dağlar genelde üçgen biçiminde uzanır. Her iki tarafı uçurumlarla kaplı, dimdik ve bıçak sırtı gibi düzdür. Bu dağın hemen altında Helena Köyü bulunur. Helena kelimesi, Yunanca’da “Ayrıcalıklı olma” anlamına gelmektedir. Helena’nın, İskender’in eşinin adı olduğu, yine İskender’in Zağroslara geçmek isterken bu köyde konakladığı, bundan dolayı eşinin adını buraya verdiği söylenir. Adından da anlaşıldığı gibi vahşi kuşların çok olduğu bir dağdır Greke Teyra. Asi uçurumları vardır ve sadece iki yoldan geçit vermektedir. Bu iki yol da Milgever ovasından Helena köyüne gider. Kayaları, mermere benzeyen kırmızımsı ve beyazımsı renktedir. Eteklerine doğru inildikçe su pınarları artar. Şemdinli’nin bereketli topraklarını sulayan bu pınarlar hemen hemen her kayalığın dibinden gün yüzüne çıkar. Greke Teyra’nın altında birleşen bu sular, önce Helena Köyü’nü besler, oradan da Basya suyuna doğru yol alır. Genel arazisi kayalık olduğundan, yeşilliğe pek rastlanmaz. Uçurum çiçeği denilen ters lale çiçeğini bu dağda bulmak mümkündür. Bu çiçeğe her yöre farklı isimler takmaktadır; kimisi Newroz çiçeği, kimisi Gulaxawen, kimisi Xeydoke demektedir. Kayalıklar arasındaki duruşuyla halkın duygu dünyasının resmini çizer adeta. Ters lale, Zağroslar dışında, dünyanın hiçbir yerinde yetişmez. Kültürel değerlerimize el koymak isteyen egemen devletler doğal değerlerimize de el atmak istediklerinden, ansiklopedilerde bu çiçeği Hollanda çiçeği olarak tanıtmaktadırlar.
Delamper Dağı, Zağrosların en yüksek dağlarından biridir ve her üç devletin sınırı bu dağda kesişmektedir. Delamper’ir zirvesine çıkıldığı zaman, üç devletin sınır taşlarının birbirine sırtlarını dayadıkları görülecektir. Bir adım doğuya atıldığında İran’a, bir adım kuzeye atıldığında Türkiye’ye, bir adım güneye atıldığında ise Irak’a girilir. Zirvesindeki karları hiç erimeyen ve kış aylarında kar kalınlığı on metreyi aşan Delamper’in kışları çok sert ve fırtınalı geçer. Coğrafik tanımlamalarda bu tür rüzgarlar ters alizeler olarak bilinir. Özellikle doğu halkı buradaki hareketlenmeden edindikleri tecrübelerle alanın hava durumu hakkında tahminler yürütebilmektedir. Örneğin, Delamper boğazını sis kaplarsa bu, fırtınanın geleceği anlamına gelir. Eğer sis yoksa hayvanlarını meraya çıkarıp ona göre işlerini yapmaktadırlar. Ayrıca yöre halkı bu boğaza, hava hareketleri çok çabuk değiştiğinden, “Boğaza Derevin” yani “Yalancı boğaz” adını vermiştir. Yaz ortasında bir bakıldığında güneşli görünürken, bir süre sonra bakıldığında yağmur yağmaya başladığı görülebilir. Delamper’e gidilip de süt gibi beyaz ve buz gibi akan suyundan bir bardak içmeden geçilmemelidir. Delamper dağının üç yanından süt beyaz sular akmaktadır; Urmiye Gölü, Basra, Hacı Beg suyu. Delamper dağı, adeta bir kuş yuvası gibidir. Doruklarında kartal yuvaları mevcuttur. Baharla birlikte buraya göçmen kuşlar akın etmektedir. Yılan, kaplumbağa ve değişik bir fare türü burada yaşamaktadır. Bu farelerin üstü gri, altları ise sarı renktedir. Ayrıca burada bir de kardelen çiçekleri bulunur. Bembeyaz kara isyan edercesine başkaldırırlar. Revaz ve heliz otları da bol bol yetişir. Ancak burada ağaç yetişmez. Bu dağın doruğundan Şemdinli, Çarçella, Cilo, Helgort, Kelaşin, Avdalkofi, Şekif, Bazesine, Urmiye şehrini ve gölünü izlemek apayrı bir ayrıcalığa sahip olduğu duygusunu hissettirir insana. Delamper’de özellikle bahar aylarında heliz mantarları bol yetişmektedir. Bunun için, bahar aylarında herkes buralara akın etmektedir. Yaz aylarında Delamper yaylaları cıvıl cıvıldır. Şemdinli, Milgever ve Gevriye Boğazı’nda yaşayanlarla Güney köylüleri Delamper’e çıkar. Halk sınırları tanımaz ve her yaz burada birbiriyle kaynaşıp hasret gidermeye çalışırlar. Üç parçanın çocukları, belki de en çok burada kaynaşmanın tadına varırlar. Her üç parçanın kesişim noktasının burada olması, alanın ekonomik açıdan da önemini ortaya çıkartmaktadır. Bir ticaret merkezi ve kervanların durak noktasıdır. Ekonomik ilişkiler, doğalında kültürel alış verişi de beraberinde getirmektedir. Kız alıp-vermeler akrabalık bağlarını pekiştirerek kaynaşmayı daha da arttırmaktadır. İran’ın çıkartmış olduğu bazı kanunlar dikkati çekmektedir. Örneğin; bu alanda mayını çıkarmak veyahut patlatmak hapis cezası; mayının sende patlaması, ayağın veya vücudunun bir parçasının gitmesi para veya hapis cezası; patlayan mayında birisi ölürse de ölenin ailesine para cezası verilir.
Delamper’de sonbaharın müjdeleyicisi tozu toprağı hortum gibi havalandıran rüzgarlardır. Sonbaharın ilk yağmurunun çiselemesiyle, topraktan bir koku yükselmektedir. Bu koku toprağı sevenlerin içine çekebilecekleri ermiş kokulardan biridir. Havaların soğumasıyla birlikte kuzu sesleri, çocukların cıvıltıları ve rengarenk elbiseleriyle Delamper yaylalarına apayrı bir renk katan halkımız, yavaş yavaş köylerine çekilmeye başlar ve Delamper bir kez daha büyük bir sessizliğe gömülür. Ama yaşam durmaz Delamper’de. Delamper, kendini kurtların uğultularına bırakır... Urmiye gölünden yükselen sisler Delamper’i bir çember gibi sarar ve bir anda insan kendisini bulutlar denizinde hisseder. Ardından da çiseleyen yağmur ve kar tanecikleri... Delamper’de kışın yaşamak imkansız gibidir.
Çarçella, adını yan yana duran dört kayalıktan almaktadır. Uzaktan bakıldığında bu kayalıkların sivri ve düzgün bir şekilde uzandıkları görülür. Çarçella’dan Geveroke’ye ve oradan da aşağılara doğru inildiğinde Boyê köyü görülecektir. Köyün arkasında Kewlê Marê (yılan yuvası) denilen bir yer vardır. Bir gün bir aile oraya gider ve yılanların saldırısına uğrarlar. Bütün aile burada ölür. Köy halkı durumu anlamak için olay yerine gider ve yüzlerce yılanın saldırısına uğrarlar. O günden sonra kimseler oraya uğramaz olur. Benbo’dan yol yol gidince asfaltın yukarısında Deravê (suyun yeri) ve onun altında da Sürünüs köyleri; karşısında da Derebanê (derenin üstü) ve Deriya köyleri vardır. Yolu geçip Melle boğazına çıkıldığında Serera köyü patikanın yan tarafına düşer. Bu boğaz adını aşağılarda bulunan Melle köyünden almıştır. Herki ile Şemzinan arasında önemli bir bağlantı olan Benbo ovası, araziye hakim olunmadığı taktirde kaybolunabilecek uzun ve sık ormanlarla kaplıdır. Bayê’nin bir ucu Gever tarafına, bir ucu da engebeli tepelerle dolu Krêkor ovasına uzanır. Şemdinli’nin güney tarafına doğru gidildiğinde, Basya suyunun güneyi denilince ilk göze çarpan, Basya’ya paralel uzanan Mam Reşo dağı ile güneyden kuzeye doğru uzanan ve alt etekleri Basya ile birleşen Gowendê dağıdır. Mam Reşo dağı, orman, kayalık ve yüksek uçurumlardan oluşan bir dağ silsilesidir. Bir ucu Serê Botin (Tepe Xude) boğazından gelerek diğer uçları olan Basya ve Avaşin sularının birleşmesiyle oluşan Dani Avaşin nehrine üç sırt biçiminde dik bir şekilde uzanır. Mam Reşo dağı üzerinden güney doğu yakasına bakıldığı zaman, Govende’nin daha yüksek, daha heybetli bir duruşa sahip olduğu görülür. Altında Gunde Tü, Silur, Şive Benê köyleri bulunur. Gerdiya bölgesinin en susuz bölgesi olan Mam Reşo dağı, ormanı, dağ keçisi, keklikleri, yılanları ve çeşit çeşit çiçekleriyle meşhur bir dağdır. Dünyanın hiçbir yerinde yetişmeyen ve sadece Zağroslarda boy veren ters lale, Gundê Tüye dağında da bulunur. Gundê Tüye eteklerinde yer alan köyler Munzuri aşiretinden oluşmaktadır. Gundê Tüye dağı ile Gowendê arasında bulunan ve daha çok Gowendê’nin eteklerine sırtını dayayan Herguş köyü, alanın Şemdinli’de en güzel doğasına sahip olan köyüdür. İçindeki çeşmelerin sayısının fazlalığı köye apayrı bir canlılık katmaktadır. Baharda 366 çeşmesinden su aktığı söylenir. Üst tarafında Gowendê’nin oluşu köye apayrı bir anlam kazandırmaktadır. Çarçella’dan bile bakıldığında, bütün canlılığıyla kavak (spindar) ağaçlarının dik yükselişinin köye apayrı bir renk kattığı görülebilmektedir. Köyün içinde diğer köylere nazaran çok daha fazla ve çeşitli meyve ağaçlarına rastlanabilir. Herguş’tan Basya suyuna doğru uzanan ve geçmişte tüccarların buluşup mal alışverişi yaptıkları bir yer olduğundan Dola Hesaba olarak anılan vadi bulunur. Bu vadinin bir ucu da Gowendê’nin alt taraflarındaki Mavata’dan devam etmektedir. Geçmişte 14 kapısı bulunan Gowendê dağının şimdi 9 kapısı kullanılmaktadır. Derin çukur ve dik kayalıklardan oluşmaktadır. On iki ay boyunca karın hiç bitmediği Gowendê’nin birsi Keletê kapısına yakın bir yerde, diğeri ise Ayı Kapısı’nda olmak üzere iki çeşmesi bulunur. Dört cepheden de aynı görünümü verir. Uzaktan bakıldığında insanların dört tarafını çevreleyip halaya tutuştuğu zannedilir. Üstünde düz ve yeşil alanlar vardır. Yeşilliklerle bezenen alan, kırmızı lalelerle apayrı bir güzellik sergilemektedir. Etrafı dik kayalarla çevrili olduğu için Gowendê’ye tırmanış sadece bazı yerlerden tırmanış mümkün olmaktadır. Gowendê üzerine birçok söylenti mevcuttur. Bir halk söylencesine göre bir düğün esnasında altını kirleten bir çocuğun altının ekmekle temizlenmesinden dolayı, tanrı halaya duran insanları taşa dönüştürmüştür. Yine bir başka söylenceye göre ise, İslami geleneklere göre kadın ve erkeğin terinin birbirine karışması günah olduğundan, bu kurala uymayan düğün misafirleri de bu cezaya çaptırılmıştır. Gowendê’de toprak alanların çok az olması üzerine de bir hikaye anlatılmaktadır. Bu hikayeye göre iki adam, biri “Ben Gowendê’yi toprakla dolduracağım”, diğeri ise “Ben de Diriyê köyünden Basya üçgenine kadar olan alanı yemyeşil yapacağım.” diyerek iddiaya tutuşmuşlardır. İkinci adamın iddiası daha zor görünmektedir çünkü bu alan susuzluğuyla meşhur bir alandır. Fakat neticede ikinci adam, Direye’den Basya’ya kadar olan alanı yeşilliğe çevirmiş ve hemen iddialaştığı adamın yanına gitmiş, bu arada birincisi ise ancak bir küme yapabilmiştir. Diğeri ne haber diye sorduğunda birinci adam kızmış ve sırtındaki çuvalı yere sert bir şekilde vurarak derin bir çukur oluşturmuştur. Gowendê’de bulunan Grekê Mezin hikayesi de böyle anlatılmaktadır. Büyük bir ihtimalle Gowendê dağı volkanik bir patlama sonucu oluşmuştur. İçindeki derin çukurların oluşumunun patlama sonrasındaki ısınma ve soğuma hareketinden oluşmuş olabileceği söylenmektedir. Bu dağın içi labirent gibidir. Genelde Gerdi aşiretinin yaşadığı bir alandır. Basya ve Gerdi mıntıkasını birbirinden koparan silsileler, Goste dağının uzantılarındandır. Gowendê’nin güney tarafında Serê Botine (Tepe Xude) zirvesi bulunur. Halk efsanesine göre en uç zirvesine çıkılıp herhangi bir şey atıldığında bu bir mermi bile olsa yönünü şaşırırmış. Söylentilere göre İslamiyet’in hakim olduğu dönemlerde aşiret çatışmalarında Kure Botine diye biri tam zirvede ölmüş ve o günden sonra bu mekana kutsal gözüyle bakılmaya başlanmıştır. Kuzey ve Güneyi birbirine bağlayan bu dağın alt taraflarında Adil Beg, Sêrke, Pendro ve Miros köyleri bulunmaktadır. Bahar aylarında yeşilliğiyle, yazın ise kuraklığıyla tanınan bir bölgedir.
Ekleyen/Kaynak: Zeynep
Bu bölüme Izlenim ekleyebilirsiniz. Izlenim eklemek için
tıklayın
Yazan: hasan 4.05.2010 15:14:03
navşar özlemine doyamadığım diyar
Yazan: hasan 30.04.2010 18:03:48 şemdinli doğa harikası bir doğa ve insanlık harikası şemdinli hep böyle kalman negüzel......
Yazan: sercan marmara 26.01.2010 14:39:44 ser güzellikler kentime selam
Yazan: raso 4.08.2009 20:40:05
semdinlili hayalimdaki sehir butun semdinlilere selamlar
Yazan: .... 7.10.2008 08:35:50 yorum şemdinliyi çok nseviyorum orası kadar güzel bir yer yok
Yazan: semsettin 25.03.2008 11:19:08 merhaba......... şemdinlilere selamlar...sizleri çok seviyorum.birsen senide çok seviyorum.senin sayende orayı tanıdım.....canım benim ömrümsün bunu sana söylemesemde herkes duysun...........birsennnnnnnnnnnnnn canımsın
Yazan: rachid_taha 22.02.2008 23:56:11 terör olmasa.... eğer terör olmasa bu dağlarda kış olimpiyatları bile yapılır o kadar güzel yerler.
Yazan: serferaz 3.05.2007 17:47:34 memleketim bana kalsa dünyanın en güzel yeridir şemdinli. oralıyım diye değil .gidin göre
Yazan: neçirwan Deman 24.01.2007 18:14:23
gerçekten tebrik edilecek bir çalışma şemdinlili olduğumdan gurur duydum her biji şemzinan
Yazan: TUTKUN 26.12.2006 11:35:45 TABİAT evet bana görede şemdinli gibi tabiat harikası bir yer dünyada yoktur. çünkü o kadar yüksek dağları, o güzelim ormanları (gerçi çok büyük bir orman kıyımı var)her tarafından pınarlar,şelaleler oluşturan suları dünyanın hiç bir yerinde bir arada göremezsiniz. Keşfedilmeği bekleyen bu dağlarda sayısız mağara sayısız yayla var birde basya çok merak ediyorum ama şu an bu nehire hiç gidemedim. yani şunu söylüyorum ben şemdinlide yaşıyorum ama hala gidemediğim keşfedemediğim bir çok dağ nehir ve mağaraları var. burası dağcılık ve rafting sporu için bulunmaz bir mekan.
Yazan: sercan masorevi 30.03.2006 16:37:24 şemdinli hey canım memleketim senin kadar güzel bir yer bence dünyada senin eşin bulunmaz ben kayserideyim bana göre dünyada teksin mırı kürt sercan
Yazan: BİRHAT 24.12.2005 23:33:39 TEBRİK EDERİM YAZINIZI OKUDUM VE ÇOK ETKİLENDİM.YAZIYI OKURKEN SANKİ ORALARDA O GÜZELİM DAĞLARDA GEZDİĞİMİ HİSSETTİM.BEN 20 YILDIR İZMİR’DE YAŞIYORUM.1979 YILINDA CİLO DAĞINDA GEVEROK GÖLÜ,SAT GÖLÜ,REŞKO DAĞI VE CİLO DAĞININ ZİRVESİNİ TIRMANDIM.ORANIN GÜZELLİKLERİNİ SİZİN ANLATTIĞINIZ GİBİ,O EŞİ BULUNMAZ TABİAT GÜZELLİĞİNE DOYUM OLMAZ. YÖRENİN GÜZELLİKLERİNİ İNSANLARA AKTARDIĞINIZ İÇİN SİZİ TEBRİK EDİYOR,YAZILARINIZIN DEVAMINI BEKLİYORUM.
Yazan: tanerkan 22.05.2005 21:13:04 navşar harika özledim.sağ olun sizler sayesine doğru lar hep oolacak.
Yazan: CCC 13.02.2005 13:40:57 ESKİ DOST ÇOK GÜZEL VE O KADAR KÖTÜ GÜNLERİMİN GEÇTİĞİ HAKKARİ VE İLÇELERİNE BİR DAHA YOLUM DÜŞERMİ ACABA? GİTSEMDE ESKİ TADI, SEVDİKLERİMİ VE SEVDİĞİMİ BULABİLİRMİYİM?
|