ŞİİRLER |
24.05.2008 09:47:25
Hiç bilmediğim bir şehrin sokağında, umutsuz ve çaresiz bir şekilde yürüyorum. Yağmur şiddetini giderek artırıyordu, sırtımda çoktan yağmura doymuş paltodan başka hiçbir şey yoktu. Ne kadar yürüdün, zamanın neresindeyim bilmiyorum. İliklerime kadar işlemiş soğuğu hissetmiyordum bile. Koynumdaki sabahtan kalma gül, benimle birlikte soğuğa ve gecenin inadına direniyordu adeta. Zaman ilerliyordu, bense içimi dökercesine çehrenin hayaliyle konuşuyordum sanki. Sanki konuşuyor cevap veriyordun bana. Bardaktan boşalırcasına bir yağmur yağıyordu üzerime, vücudumda tek bir zerre kadar kuru yer kalmamıştı. Kaç sokak geçtim, hangi noktadayım bilmiyorum. Önümde bin bir yolu olan bir kavşağa varmışım meğer. Ve ben bin bir parçaya ayrılan bir yürek oluveriyorum, bin birinden biri yolun sonunda bir sen bulup getirir diye, her bir yüreğimi bin bir yolun sonunda duran sana gönderiyorum. Hiç biriyle gelmeyeceğini bilebile gel zaman git zamandır bekliyorum. Bir hayli oldu yürüyorum, kaç sokak lambası geçtim, kaç ağaç benle selamlaştı bilmiyorum. Sokak lambalarının yorgun ışıklarıyla vedalaştıktan sonra beni bekleyen zifiri karanlığın sonsuzluğunda, taa yükseklerde bir yerde insafsız senli bir ışık beliriyor. Korkuyorum yürümekten, ben yaklaştıkça sen kendinden enin ve umarsız bir hal alıyorsun. Zorla ölüme sürüklenen bir mahkûm gibiyim. Bana zarar verdiğini bilebile sana doğru yürümeme ve seni sevmeme bir türlü anlam veremesem de bin ümitle bunu yapmaya devam ediyorum. Derken karanlığın içinde onca kapalı lambaya inat, terkedilmişliği andıran bir ışık beliriverdi. Biraz daha yaklaştığımda bir sabahçı kahvesine geldiğimi anladım. Halen devam eden inatçı bir yağmur yağıyordu üzerime. Oysa içim çorak bir çölden farksızdı. Düşünmeden içeriye daldım. Gözüme ilişen akşamdan kalma közlerle ısınan sobanın yanına iliştim. Az sonra beni fark eden sabahçı kahvecinin elinde bir çayla bana doğru geldiğini fark ettim. Halime acırcasına uzattığı çayı tutmakta zorlanan ellerim tir tir titriyordu, içim üşüyordu. Koynumdaki gül çoktan yenik düşmüştü gecenin inatçı soğuğuna ve ben daha ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum bunca aymazlıklara. Tek kelime edemiyordum istesem de ama sanki vücudumun her bir yanının bir dili varmışçasına anlatmıştı bütün derdimi adama, adan sanki kendince bir şeyler anlamışçasına, suratında üzgün bir tavırla başını sallayıp gitti. Bak ben yine bir başınayım, sensizim nerden bilebilirdin ki bedenimde hapsolan bu kalbin her Dakka senin için çarptığını, bilemezdin tabi. Çünkü sen bambaşka deryalarda bambaşka hayal âleminde yaşayan bir periçeydin. Kim bilir belki de bu yüzdendi bu kadar vurdumduymaz oluşun. Bak ben yine düştüm yollara, rotasını şaşırmış bir gemi misali nereye gittiğimi bilmeden, attığım her adımda vicdansız korlara basmışçasına canım yanıyor, senin umurunda mı ki ömrümden ömür gidiyor. Hissetmediğim bacaklarımın götürdüğü yere doğru gidiyorum. Günlerdir tek lokma yememişçesine sana aç ve susuzum. Kâh bir kervancı oluyorum kavruk çöllerde yana döne seni arayan, kâh bir korsan oluyorum uçsuz bucaksız Ummanlarda seni bulamayan. Etrafımı saran sayısız simanın alaycı bakışları altında, attığım her adımda sana mı geliyorum yoksa senden mi geçiyorum bilmiyorum. Bin hevesle sana geldiğim her yol, sanki bana savaş açmışçasına türlü engellerle beni karşılarken, bense ölüp ölüp dirilen bir bedenle düşe kalka, senin yokluğuna yürüyorum. Ve SoN… Ekleyen/Kaynak: iskender Bu bölüme Siir ekleyebilirsiniz. Siir eklemek için tıklayın
Henüz yorum eklenmemiş |
En Çok Yorumlananlar Yeni Siir Ekle Yorum Yaz Tümünü Listele |
| 101 Okey Oyunu | Türkçe Kürtçe Sözlük | Kürtçe Dil Testi | |