2.06.2009 12:38:41
"Barındırmaz mısın koynunda, ey toprak?" derim, "yer pek" Döner, imdâdı gökten beklerim, heyhât, "gök yüksek". Bunaldım kendi kendimden, zamân ıssız, mekân ıssız Ne vahşetlerde bir yoldaş, ne zulmetlerde tek yıldız! Cihet yok: Sermedî bir seddi var karşında yeldânın Düşer, hüsrâna, kalkar, ye'se çarpar serserî alnın! Ocaksız, vâhalar, çöller sağır, vâdîler, enginler Aran: Beynin döner boşlukta haykır: Ses veren cinler! Şu vîran kubbe, yıllardır, sadâdan dûr, ışıktan dûr İlâhî, yok mu âfâkında bir ferdâya benzer nûr? Ne bitmez bir geceymiş! Nerden etmiş Şark'ı istîla? Değil canlar, cihanlar göçtü hilkatten, bunun, hâlâ, Ezer kâbûsu, üç yüz elli, dört yüz milyon îmânı Boğar girdâbı her devrinde milyarlarca sâmânı! Asırlardır ki, İslâm'ın bu her gün çiğnenen yurdu, Asırlar geçti, hâlâ bekliyor ferdâ-yı mev'ûdu! O ferdâ, istemem, hiç doğmasın "ferdâ-yı mahşer"se... Hayır, kudretli bir varlıkla mü'minler mübeşşerse Bu kat kat perdeler, bilmem, neden sıyrılmasın artık? Niçin serpilmesin, hâlâ, ufuklardan bir aydınlık? O "aydınlık" ki, sönmek bilmeyen ümmîd-i işrâkı, "Vücûdundan peşîman, ölmek ister" sandığın Şark'ı, Füsünkâr iltimâ'âtıyle döndürmüş de şeydâya Sürükler, bunca yıllardır, o sevdâdan bu sevdâya.
Hayır! Şark'ın, o hodgâm olmayan Mecnûn-i nâ-kâmın, Bütün dünyâda bir Leylâ'sı var: Âtîsi İslâm'ın. Nasıldır mâsivâ, bilmez onun fânîsidir ancak Bugün, yâdıyle müstağrak yarın, yâdında müstağrak! Gel ey Leylâ, gel ey candan yakın cânan, uzaklaşma! Senin derdinle canlardan geçen Mecnun'la uğraşma! Düşün: Bîçârenin en kahraman, en gürbüz evlâdı, Kimin uğrunda kurbandır ki, doğrandıkça doğrandı? Şu yüz binlerce sönmüş yurda yangınlar veren kimdi? Şu milyonlarca öksüz, dul kimin boynundadır şimdi? Kimin boynundadır serden geçip berdâr olan canlar? Kimin uğrundadır, Leylâ, o makteller, o zindanlar? Helâl olsun o kurbanlar, o kanlar, tek sen ey Leylâ, Görün bir kerrecik, ye's etmeden Mecnûn'u istîlâ.
Niçin hilkat zemîninden henüz yüksekte pervâzın? Şu topraklarda, şâyed, yoksa hiç imkân-ı i'zâzın, Şafaklar ferş-i râhın, fecr-i sâdıklar çerâğındır Hilâlim, göklerin kalbinde yer tutmuş, otâğındır Ezanlar nevbetindir: İnletir eb'âdı haşyetten Cihâzındır alemler, kubbeler, inmiş meşiyyetten Cemâ'atler kölendiı: Kâ'be'ler haclen... Gel ey Leylâ Gel ey candan yakın cânan ki gâiblerdesin, hâlâ! Bu nâzın elverir, Leylâ, in artık in ki bâlâdan, Müebbed bir bahâr insin şu yanmış yurda, Mevlâ'dan.
Mehmet Akif Ersoy
Ekleyen/Kaynak: HAZiRAN GECELERi
Bu bölüme Siir ekleyebilirsiniz. Siir eklemek için
tıklayın
Henüz yorum eklenmemiş
|