9.12.2010 12:28:45
Unuttum sanıyordum, sildim içimden sana dair ne varsa. Kalbim özgür zannediyordum, bir ayağından bağlı değil sana. Azad edildik sanıyordum sen benden, ben senden. Yanılmışım… Bak yine kanadı o yara. Yine sıkıştı yüreğim. Bir şiir: “Gönül Nikahı” ağlattı beni. Diyor ya şarkıda “Bana her şey seni hatırlatıyor…” Sen hatırlıyor musun beni? Beni geçtim, sadece adımı, hatırlıyor musun? İnsanlar çıkıyor karşıma. Geçici heyecanlarını aşk sanıyorlar. Bekliyorlar ki inanayım, bekliyorlar ki yanayım onlara da, sana yandığım gibi. Diyorlar ki “Aşığım!”. Haykırıyorum “Bu değil aşk!!!” duymuyorlar. Aşk, dünyanın en masum kurbanıymış. İlk katilin öldürdüğüymüş aşk, senin adınmış. Yanmakmış, hiç sönmeden yanmak. Ağzında garip bir tat bırakan meyveymiş, kekremsi tadına rağmen yemekten vazgeçemediğin. Sevgilinin bir gülümsemesinin, çölde susuzluktan dudakları çatlamış bir adama nasıl geliyorsa kana kana su içmek, öyle ferahlatıcı öyle canlandırıcı gelmesiymiş aşk. Yâr olmakmış, yârdan atlamakmış. Tarif edilemeyenmiş. Aşk, unuttuğunu sandığın bir anda, yüreğine çöken o ağırlıkmış. Acı çekmek, buna rağmen o acıyı hayırsız bir evlat gibi “Hoş geldin!”lerle karşılamakmış. Kızıyorum onlara evet, o geçici heveslerini aşk sananlara. Biraz da acıyorum sanki. Leyla’yı bilmiyorlar, Mecnun’u, Nevhel’i ve seni ve beni… Fuzuli’yi tanımıyorlar, Şem’i, Pervane’yi, aşkın ateş halini… Dedim ya ufacık heyecanları aşk sanıyorlar. Ama sadece güzel olduğunda var aşk. Acı vermeye başlayınca kaçıyorlar. Bizim yücelttiğimiz, zaten yüce olması gereken aşkı, bozuk para niyetine harcayanlara o kadar kızıyorum ki… “Sevmek nedir bilir misin? Dinle anlatayım sana sevmeyi…” Dinleyene kadar ben de bilmiyormuşum sevgili. Seninle öğrendim yanmayı, sesinle, şiirlerinle, anlattığın mesellerle… “Hamdım, piştim” diyorlar ya, ben de piştim yanarak. Unuttum sanıyordum. Bak yine düştün aklıma. Belki dün gece bir dost düşürdü aklıma, belki ben anlatıp kanattım yaramı. Belki o yüzden kızamadım ona, aşık olmasına, apansız yakalanmak ne demek bildiğim için. Ne önemi var ki? Geldin işte… Çok sancılı dönemler yaşadım biliyorsun. Gel gitlerim çok oldu, en çok da gitmeyi istedim. Ama diyorum ya, piştim artık. “Çık git içimden!” demiyorum sana. Gitme, biraz sızlat içimi, biraz titret gönül tellerimi, biraz yak! Aşkın buruk tadını almak istiyorum bu gece. Bırak mazoşist desinler. Baştan sona “gönül” olmalıyım bu gece, baştan sona sen! Hadi gel, kanat yüreğimi…
Ekleyen/Kaynak: _Nefesimsin.
Bu bölüme Siir ekleyebilirsiniz. Siir eklemek için
tıklayın
Henüz yorum eklenmemiş
|