HAKKARİ MEYDAN MEDRESESİ  

Yrd. Doç. Dr. Mehmet TOP

Hakkari’nin Osmanlı idaresine girmesiyle birlikte, yerel Hakkari Beyleri tarafından yönetilmeye devam etmiştir. Bu dönemde yapılmış olan medreseler, Hakkari’deki en önemli mimari yapıları teşkil etmektedir. Bunlardan birisini 16. yüzyılın ikinci yarısında Zeynel Bey tarafından yaptırılmış “Zeynel Bey Medresesi” değerini ise, 18. yüzyılın başında yani 1700 yılında inşa edilmiş “Meydan Medresesi” oluşturmaktadır. Zeynel Bey medresesinin büyük ölçüde yıkılmış olmasına karşın, Meydan medresesinin sağlam ve anıtsal yapısı, haklı olarak kendini Hakkari’nin sembolü durumuna getirmektedir. Bu yazımız çerçevesinde bu önemli yapıyı plan, mimari ve süsleme özellikleriyle tanıtmaya çalışacağız.  

Meydan Medresesi, Hakkari merkezinde Biçer Mahallesi’nde bulunmaktadır.  

Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre medrese, H.1112 M.1700-1701 tarihinde yaptırılmıştır. Kapı üzerindeki iki satır halinde dört bölümden oluşan kitabenin büyük bir bölümünü Kur’an-ı Kerim’den ayetler oluşturmaktadır. Bu nedenle kitabeden medreseyi kimin yaptırdığı anlaşılamamıştır. Ancak o yıllarda Hakkari Hükümeti’nin mutasarıfı olan İzzeddin oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmış olabilir.1 Ayrıca medresenin 1472 tarihli bir Akkoyunlu eseri olduğuna dair görüşler mevcuttur.2 Yapım tarihi üzerindeki kitabeyle kesin olarak belirlenen medresenin bu tarihte yapılmış olması mümkün görülmemektedir. Kitabe, iki parçadan oluşan mermer üzerine nesih bir hatla iki satır halinde yazılmıştır. 0.30 x 0.90 m ölçülerindeki kitabelerin metni şöyledir:  

Ve iz bevve’na li-İbrahime mekane’l-beyti en la tuşrik bî şey’en. (el-Hac-26). Fetevekkel alallah kâle İbrahimu veccehtu vechiye lillezi feterassemavati ve’l-ardı (el-En’am - 79). Zakiren bi-tarihihi fetevekkel alallah sene - 1112.  

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1984 yılında onarımı gerçekleştirilmiştir. 1959’da yapıdan bahseden O. Aslanapa, iki katlı yapının revaklı avlusunun yıkık olduğunu bildirmektedir.3 Bu   da medresenin önceleri büyük ölçüde yıkılmış olduğunu ortaya koymaktadır.  

Medrese, 18.25 x 23.40 m ebatında  dış ölçülere sahip, enine dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Avlulu, iki katlı ve iki kanatlı medreseler grubuna girmektedir. Yapıya güney cephenin ortasındaki bir kapı vasıtasıyla girilmektedir.  

6.10 x 10.20 m ölçülerindeki boylamasına dikdörtgen avluyu dört yandan, iki kat halinde revaklar çevrelemektedir. Alt kat revakları değişik şekillerde başlık ve kaideleri olan silindirik gövdeli sütunlara, ikinci kat ise payelere oturmaktadır. Kuzey ve güneyde üçer, yanlarda dörder revak gözü yer almaktadır. Bunlar basık ve sivri kemerli şekillerde olup, her bir bölümün üzeri basık beşik tonozlarla örtülmüştür. Yapının içerisine girildiğinde, ilk dikkati çeken hususun alt kat revaklarındaki sütun başlık ve altlıklarının olduğu görülmektedir. Her birisi değişik şekillerde düzenlenmiş başlıklar, mukarnaslı ve bilezikli olarak karşımıza çıkmaktadır.  

Avlunun doğu ve batı tarafında iki kanat halinde sıralanan medrese odaları yer almaktadır. Batı kanatta hem alt ve hem de üst kat, birbirine yakın ölçülerde dörder odadan meydana gelmektedir. Odalar, 3.00 x 4.80 m ölçülerinde enine dikdörtgen planlı olup, üzerleri beşik tonozlarla örtülüdür. Oda kapıları dikdörtgen biçimde, düz atkılı ve oldukça küçük tutulmuştur. Batı duvarlarının ortasındaki birer mazgal pencere odaları aydınlatmaktadır. Ayrıca odaların muhtelif yerlerine yerleştirilmiş dolap ve ocak nişleri yer almaktadır. Son yapılan onarımda harçla sıvanmış durumdaki odaların orijinal özellikleri kaybolmuştur.  

Doğu kanatta ise, altta üç, üstte iki oda yer almaktadır. Her iki katın kuzey tarafında daha büyük tutulmuş iki oda mescid ve dershane olarak düzenlenmiştir. Üst kattaki 3.50 x 9.50 m ölçüsünde dikdörtgen planlı ve üzeri beşik tonoz örtülüdür. Kuzeybatı köşeden bir kapıyla girilmektedir Doğu duvarında iki, batı ve kuzey duvarında birer pencereyle aydınlatılmaktadır. Güney duvarı ortasındaki mihrab, üstten üç dilimli kemerle taçlandırılmış yarım daire planlıdır. Bunun güney tarafındaki diğer oda, 3.50 x 5.50 m ölçüsünde beşik tonoz örtülü olup, güney duvarında bir mazgal pencere, diğer duvarlarında ocak ve dolap nişleri yer almaktadır.  

Alt kattaki mescid, 3.40 x 3.30 m ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, üst kattakine göre daha küçük tutulmuştur. Güney duvarı ortasındaki mihrab yarım daire planlı ve yarım kubbe kavsaralıdır. Kuzeybatı köşeden küçük, dikdörtgen bir kapıyla girilen mescitte, kuzey ve batı duvarındaki birer mazgal pencere aydınlatmaktadır. Ayrıca muhtelif yerlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır. Diğer iki odadan ortadaki oldukça küçük olup, beşik tonozla örtülüdür. Kuzey ve doğu  duvarındaki birer dolap nişi ile batı duvarındaki köşeye kaydırılmış kapı ve bir mazgal pencere yer almaktadır. Köşedeki oda, 3.40 x 4.90 m ölçülerinde dikdörtgen planlı ve beşik tonoz örtülüdür. Güney duvarındaki mazgal pencere ile diğer duvarlara açılmış ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır. Buradaki mescid ve odaların tamamı harçla sıvanmış olup, içten ara duvarlara birbirinden geçilebilecek büyüklükte delikler açılarak tahribat yapılmıştır.  

Düzgün kesme taşlarla gerçekleştirilmiş yapının güney cephesi taçkapıyla hareketlendirilmiştir. Diğer cephelerde dikdörtgen açıklık şeklindeki pencereler dışında, herhangi bir hareketlendirici unsur göze çarpmamaktadır.  

Taçkapı güney cephenin ortasında yer almaktadır. Kapı köşeden helezonik yivli bir kaval silme ve bunu takip eden mukarnaslı bir bordürle oluşturulmuş sivri kemerli şekilde, fazla derin olmayan bir girinti teşkil etmektedir. Mukarnaslar, kahverengi taşlarla iki sıra halinde, yelpaze dilimli olarak gerçekleştirilmiştir. Ortadaki asıl kapı açıklığı, oldukça küçük tutulmuş olup, üst ve yanlardan yekpare blok taşlarla sınırlandırılmıştır. Ayrıca kapı, ters “U” biçiminde üç yandan dolanan bir bordürle çerçevelenmiştir. Kahverengi taştan gerçekleştirilmiş bordürün üzeri kabartma, vazo ve çiçeklerle süslenmiştir. Kapının üst kesimine mermer kitabe yerleştirilmiştir.  Bunun dışında iki yan kemer başlangıç hizasında, içleri geometrik yıldız desenli birer madalyon daha yer almaktadır.  

Medrese, düzgün kesme taş işçiliği gösteren anıtsal yapısı, düzgün planı, iki katlı revaklı avlusu, mescid ve odaları ile kapısındaki süslemeler ve içerisindeki sütun başlıkları ile dikkat çekmektedir. Ayrıca günümüze sağlam olarak ve büyük ölçüde orijinal yapısını muhafaza ederek gelmiş, Hakkari’nin, tek anıt yapısıdır. Bunun aslına uygun restorasyonu gerçekleştirecek, müze olarak kullanıma ve ziyaretçilere açılması, Hakkari’ye büyük bir kültürel katkı sağlayacaktır.

 

İhsan Çölemerik

Günümüzde insanlar kendilerinden önce yaşayan kuşakların bıraktıkları kültür miraslarıyla hem övünür, hem de saygınlık kazanırlar insanoğlunun ilk uğrak yer olmasına karşın, Hakkâri coğrafyasında çağlar öncesine dayanan tarihsel uygarlık sürecine orantılı tarihi eserlerin yetersizliğini coğrafi konumu, iklim koşulları ve geçirdiği çok sayıda istilanın temelinde yattığı bilinen bir gerçektir. 1258 mısır seferine çıkan Moğul Hanı Honago tarihçilerin anlatımıyla; "Hakkâri'de taş üstüne taş bırakmamıştı." Buna benzer kültür katliamları Hulago öncesinde ve sonrasında da etmişti.
Buna rağmen direnen eserlerde olmuştu. hiç kuşku yok ki, bunların başında "Meydan Medresesi" gelir. Kapısındaki kitabeye bakılırsa inşaatı miladi 1701 yılında Hakkâri hükümdarlarından İbrahim Han Bey tarafından yaptırılmış. Ortadoğu mitolojisinin bir parçası olan "Bir taş eksik çıkınca ustasının eli kesildi" söylemi onun içinde anlatılar. Eli kesilen ustaya altından bir el yaptırıldığı söylencesi de halk arasında yaygındır. Ustanın Meydan Medresesi dışında Gevaş'ta bir köprü ile Van'da bir minare yaptığı da bir özdeyişle ifade edilir. 
19.Y.Y.. birinci yarısına dek yörenin en önemli kültür merkezlerinden biri konumunda idi. Kuzey Irak, Batı İran ve Doğu Anadolu'dan öğrenim için öğrencilerin geldiği bilinir. Meydan medresesinde din, edebiyat, tarih ve, İslam hukuku alanlarında hizmet veren önemli şahsiyetler yetişti. Bunlardan yönetim ailesine mensup Çölemerikli Şerefhan Bey ile Hakkârili Pertev Bey şiir ve edebiyat alanlarında ünlendiler. Eğitim hizmeti dışında korunma amaçlı bir mimari özelliğe sahiptir.
İki katlı medresenin avlusunda bir de şadırevan vardı. Her sütunun altlık ve üstlükleri farklı bir sanatsal yapıya sahiptir. İstilalar karşısında kent sakinleri çoğu kez onu sığınak olarak kullandılar, dış duvarlarında bugün de görünen yüzlerce kurşun izleri olanların canlı tanığıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan 19950 yılına dek cezaevi olarak kullanıldı. Ne yazık ki, bu tarihten sonra yıkıma terk edildi. Kültür düşmanları ve tarihi eser kaçakçıları bu tarihi yapıda adeta yağma hareketine giriştiler. Şadıravanla birlikte içme suyu şebekesi tahribata uğradı. Taşlarının önemli bir bölümü çalındı. Çarpık kentleşmenin başladığı 1970 yıllarda çevresinde adeta kümelenenler o güzelim eserin avlusunu bir suç ve insanlık ayıbını işleyerek ineklerinin ahırına dönüştürmüşlerdi. Adını çevresinde "Meydan" denilen yaklaşık 10 dönümlük alandan almıştı. Bu alan medrese öğrencilerinin spor faaliyetleri dışında, Hakkâri'nin cirit sahası olarak kullanılmıştı. Çevresinde yoğunlaşan insanlar medresenin bünyesinde yaptıkları tahribatlarla yetinmeyip çevre alanını da yağmalayarak binayı meraklı sanatseverlerin ilgisinden adeta uzaklaştırdılar.
Son yirmi yılda Vakıflar Bölge Müdürlüğü zaman zaman küçük çaplı onarım girişimlerinde bulundu. Tamiratlar düzensiz, kopuk ve mimari güzelliğini bozacak şekilde yapıldı. Bu yıl öğrendik ki, yöredeki kültür mirasına sıcak Bakan Sayın Valimiz Orhan IŞIN Medresenin bakım onarımı ile çevredeki kültür varlıklarını bağrında tutacak bir müzeye dönüştürmesini seçkin hizmetleri içine almıştır. Bu sezon kayda değer bir çalışma görünmemekle birlikte, Hakkâri halkının alınan bu övgüye değer kararı selamladıklarını belirtmek istiyorum.
Medresenin müzeye dönüştürme organizasyon çalışmaları başta Sayın Valimiz ile kültür müdürlüğünün takdir ve öngörülerine bağlıdır. Ancak farklı kültürleri farklı kokular ve farklı renkler veren çiçekler olarak algılayan biriyim. Aldığım tarihsel birikimim beni bu satırları yazmaya zorladı. Dileğim binanın mümkün olduğu kadar tarihsel karakteristik özelliğne bağlı olarak yeniden restore edilmesi ve en önemlisi tarihi binaya adını veren alanın çevresinde yerleşenlerin mağdur edilmemek koşulu ile istimlak edilmesidir. Medreseye çağdaş bir görünümün verilmesin yolu, onu tarihi alanı (meydanı) ile birleştirmekten geçer. Belki biraz masraflı olacaktır. Fakat ilimizin ayakta kabilen ve yaklaşık 215 yıl din ve kültür hizmeti veren bu seçkin eseri yeni kuşaklara armağan etmenin onur ve gururu maddi değerlerle ölçülmeyecek kadar büyük olacaktır. Hakkari halkı ve kültür severler meydan medresesini ölümden kurtaracak devlet yöneticilerinin adlarını, onun depremlere karşı inatla direnen sağlam kesme taşı duvarlarında asılı görünce saygı ve şükranla anacaktır.