estar contigo.es como un sueno
[Üye Ara] [Son 24 Saat] [Üye Ol]
estar contigo.es como un sueno Üye Profili  
Doğum Yeri: santa cruz de tenerife
Bulunduğu İl: ??
Yaş: 25
İşi:SOSYAL DANIŞMAN
M.Hali:Bekar
2.profil
resmi yok
Bilgileri Değiştir

Mesaj Yaz

Kayan Mesaj Yaz

Şikayet Et

eski bir sevdanın olağan ağırlığını yediriyorum gün ışığına, küskün bir bekleyişin adı umutsuzluğumdu, derinliklerimden lavlar saçılıyordu her yana. birazcık huzur duyabilmekti tüm dileğim, sergüzeşt gönlümü susturabilmek. Nafile tüm çabalarım çağrılarım ruhumu şeytana satışımdı tüm iç savaşlarım, her gece ölesiye yorgun ve bitkin, sabahları bir daha uyanmamayı dileyişim. kötü biri ele geçirdi varlığımı artık o şeyin kölesiydim, dümensiz bir yaşamın kaptanı.. küflü, karanlık diyarlardaki o eşsiz aşkları hissedebiliyor, duyumsayabiliyorum evrendeki tüm yürek çığlıklarını. mitolojik zamanların asalı efendisi, Bu uyku hali Bu aşka teslimiyet... var mıdır sizde bunun bir adı Ruhumu sarışı, sıcaklığı ve gökyüzünden boşluğa bırakışı tüm bedenimi.. aşkın kimyası üzerinde çalışmış tüm bilge adamlar, bilim kadınları... acılarınız biraz olsun hafifledi mi? onun özgül ağırlığı susturur mu umutsuzca yakarışları, kirpiklerimin sağnak yağmurları... İnsanlık taşıyabilir mi böylesine hipnotize sevdaları....

Üyelik Tarihi: 14.09.2009 (15 yıl 2 ay 9 gün)
Yazan
LA Vida Es LA Novia De Muerte
Tarih:
20.05.2014 21:13:56
Sil
 
Aşkların en güçlüsü ve bir o kadar da iğrenç olanıdır platonik aşk.Hemen hemen herkese hayatı boyunca en az birkaç kez nasip olur bunu yaşamak...Kimi geçmişinde yaşadığı platonik aşkları tebessümle anımsar,kiminin ise canı bu anılar yüzünden hala yanmaktadır...Kimisi hala yaşamaktadır bu duyguyu,umutsuzca beklemektedir aşkının platonik değil gerçek olmasını...

Birine platonik olarak bağlandığınız,aşık olduğunuz zaman her yerde ve her zaman onu düşünürsünüz...En alakasız ve yersiz zamanlarda bile...Yarın vizeniz vardır,fakat siz önünüzdeki kağıda onun ismini karalamaktasınızdır...Çok önemli bir toplantıda konuşma yapacaksınızdır,ama siz konuşmanızın içeriğini değil,’o’nunda acaba izlemeye gelip gelmeyeceğini düşünürsünüz.

Gördüğünüz birçok kelime size o’nun ismini çağrışım yapar..Yolda duyduğunuz birçok ses sanki o’nun ismini fısıldıyordur kulağınıza...Çevrenizdeki her güzel varlığı o’nunla kıyaslarsınız ve tabi sizin için en güzel olan asla değişmeyecektir...

O’nu görmek ve hep yanında olmak istersiniz...Sizdeki bu görüşme isteğinin çeyreği bile o’nda yoktur..Bu durum sizi oldukça üzer ama bu sizi o’ndan soğutmaya değil tam tersine o’nu gözünüzde büyütmenize yarar.Çünkü o size soğuk davranmaktadır,o ulaşılmazdır,mükemmeldir,Allah’ın yaratırken en özen duyduğu varlıklardan biridir.Fakat siz sıradan birisinizdir,onu seven basit bir insan...Ona sevdiğinizi söyleyebilecek güveniniz bile yoktur kendinizde.Onun gibi bir varlığa siz nasıl olur da aşkınızı itiraf edersiniz ki...En iyisi haddinizi bilmek ve onu uzaktan sevmeye devam etmektir...İçinizdeki o vazgeçmediğiniz küçücük umudunuzla birlikte..

Belli bir zamandan sonra kendinize olan saygınızı da kaybedersiniz..Özgüveniniz yerle bir olur...Sürekli onun ismini sayıklarsınız...Tüm sosyal çevrenize ondan o kadar çok bahsedersiniz ki artık başka bir konu konuşmaz olursunuz...Hayatınız artık ondan ibarettir...

Onu görebilmenin verdiği heyecanla MSN’yi açarsınız.Onu göremezseniz çevrimdışı durumda pusuya yatarsınız.O girince de ’hemen ondan sonra girmiş olmayım,çakmasın’ diye düşünür,biraz daha beklersiniz.Sonra durumunuzu çevrimiçiye getirir ve ondan küçücük bir ’slm’ beklersiniz.Fakat o ’slm’ gelmeyecektir.Bir süre daha beklersiniz,sonra dayanamayıp siz slm verirsiniz ve kısa bir sohbet edersiniz,fakat bu konuşma asla sizi tatmin etmez.Çünkü bu konuşma hayal ettiğiniz gibi değildir ve olmayacaktır da...

Bazen kafayı çektiğinizde ya da biri size gaz verdiğinizde ona açılmaya niyetlenirsiniz...Karşınıza alırsınız onu fakat konuya giremezsiniz.Çünkü o gayet sakin ve soğuk davranışlar sergilemektedir.Birazcık yakınlık gösterse ’Seni Seviyorum’ cümlesi ağzınızdan dökülüverecektir ama olmuyordur işte...Onun için siz, sadece sıradan bir arkadaşsınızdır ve bu böyle olmaya devam edecektir ama siz bunu bilemezsiniz çünkü ona aşkınızı itiraf edip cevap almadığınız süre boyunca o içinizdeki umut, küçücük de olsa devam edecektir...

Bazen karşınıza almaya bile cesaretiniz yoktur...Msj atmak istersiniz.Msjı hazırlarsınız,fakat gönder tuşuna basamazsınız.Elinizin teri telefonun içine sızana kadar bu beyninizle çatışmanız sürer,fakat gönder’e basamazsınız,yine bir sonuca varamazsınız...

Bu süreç aylarca devam eder...Aylarca sosyal hayattan kopmuş,bunalım bir şekilde gezersiniz...Sadece nefes alabilen,konuşabilen ama düşünemeyen moron bir vücuda dönüşürsünüz...Çevrenizdeki insanlar bile artık sizin için endişelenmeyi bırakmıştır...’Üzme kendini,sana ondan iyisini buluruz’ diyen sesler bir bir kayboluyordur,insanlar sizden elini ayağını çekiyordur...

Belli bir zaman sonra kendinizde farklılık hissedersiniz...Artık siz de ondan soğumuşsunuzdur ve onu eskisi kadar düşünmüyorsunuzdur...Aradan bir süre daha geçer...Artık bilinçli düşünmeye başlarsınız tekrar,hayata dönersiniz adeta...ÇÜNKÜ artık siz ’o’na değil aslında kafanızda yarattığınız hayalinize aşık olduğunuzu farkedersiniz..O sadece sizin hayalinizin,kafanızda yarattığınız o mükemmel varlığın hayattaki yalancı bir yansımasıdır...İşte o an gözünüzde büyüttüğünüz o’nun, gerçek o’ndan ne kadar farklı olduğunu anlarsınız.Aslında sıradan olan siz değilsinizdir,platonik olarak sevdiğiniz o kişidir..Bunu farkedersiniz...Kendinizi toparlarsınız ve onla aranızda iletişimi tamamen koparmaya karar verirsiniz...Aylarca durmadan düşündüğünüz bu kişi,sizin sıradan bir arkadaşınız bile olmayı haketmiyordur çünkü...O sizin gibi birinin kıymetini bilemiyecek kadar zavallıdır aslında...Siz ondan değerlisinizdir,o sizin kısa bir süre hoşlandığınız gereksiz bir karakterdir sadece...

Siz onu silmeye karar verdiğiniz an, o garip bi şekilde size yakınlaşmaya çalışır..Çünkü aylarca ona gösterdiğiniz ilgi hoşuna gitmiştir ve bunun bitmesini istemiyordur belki de ...Belki de size soğuk davrandığı için pişman olmuştur,kim bilir...Ama sizin için bu da önemli değildir..İçinizdeki hayranlık artık yavaş yavaş nefrete dönüşmüştür ve bir zamandan sonra farkedersiniz ki onu hayatınızdan çıkarmaktan başka bi isteğiniz kalmamıştır...En kısa zamanda bu hayatınızdan çıkarma planını devreye sokar ve başarıyla uygularsınız...Ve işte o an hayatınızın birkaç ayını onun için nasıl gereksiz harcadığınızı anlarsınız...

Hayatta hiç kimseye haketmediği değeri vermeyin...Unutmayın,hayattaki en değerli varlık kendinizsinizdir...
Yazan
la vida es la novia de muerte
Tarih:
25.04.2012 23:14:37
Sil
 
Umutlarımız ve yitip giden gençliğimiz her biri bir yolculuğa çıkıyor. Gündüzlerden ve gecelerden geçen, sarp ve dikenli yollardan geçip vazgeçmediğimiz o koca Aşkımız ellerimizin arasından yitip giderken belki de bizlere gülümsüyordur.
Koca bir okyanusun ortasındayızdır şimdi ne bir küreğimiz var yanımızda ne de bizi umutlara ulaştıracak sandal.
Hayat aslında zamanın gelgitleriyle açılmış bir çukurdur, tıpkı yüreğimizdeki çizikler gibi…
Sana söylemek istediğim o kadar çok şey varmış ki… Boğazım düğüm düğüm. Bu sonsuz boşlukta sana ve seninle giden yüreğime sesleniyorum.
“Yoksulum buralarda, yüreğim çizik içinde kanıyor… Sen yoksun yoksulum buralarda sensizim nefesine hasret, tenine, sıcağına, sözüne hasretim. Benim olmayan sana…

“Derler ki… Bir insanı fark etmek için 1 dakika lazımmış. Onun hakkında fikir yürütebilmek için ise 1 saat. Ondan hoşlanabilmek için 1 gün, onu sevebilmek için 1 hafta ama bir şeyi yazmamışlar aslında, onu unutabilmek için bir ömür yetmediğini…
Umudum bitmiş değil elbet rüzgar ve deniz taşıyacaktır emanetlerimi. Bekle canım, gün gelip güneşim bulacaktır seni. Akşamları balkona çık ve gözlerini kapat rüzgarım benim yerime öpecektir seni…”

Oysa şimdi Işığı sönmüş gözler, Karanlığın kıyısına uzanan... Ve de kanatları koparılmış yürekler, Alıp başını gitmekten uzak...
Yaşamın kıyısında sevdanın uzağındayım, Sen yoksun burada korkuyorum tek başınayım.
Bak yine bomboş ellerim, amaçsız usul usul ilerlerim, arkamda hep hayallerim, önümde karanlıkta ki bilmediklerim…
Korkarım ben karanlıktan daha çok da yalnızlıktan, gelsen keşke arkamdan beklerim seni hiç korkmadan, şarkı söylemem korktuğumdan, kendimle konuşmam yalnızlığımdan, ilerlemem belki umudumdan, belki de kaçmak anılardan…
Her gün o yüzden beklerim seni yüreğimin yanında, ne güneş ne fırtına esmemeli anılarda, oysa ki sen orada ben burada düşürdüğümüz geleceğimizi beklemekteyiz yaşamın kıyısında
Yazan
la vida es la novia de muerte
Tarih:
14.02.2012 20:02:34
Sil
 
Tendeki tuz yüreklere dökülünce,
Yüreğin bedendeki gizli ayinidir.
Aşk, bütün sınırların kesiştiği,
Tanımlanamaz, suskun bir ilahidir…

Köpükten kulelerim vardı benim, toprakla örttüm üstünü, sevgileri aldım bir tek içinden. Duygularımı, sezgilerimi, korkularımı ve inançlarımı tıktım kafeslerine. Göğsünün çatal başlarında şehveti duyumsamak isterken gözlerinin bozkırlarında yittim.

Saçlarının dalgakıran uçlarında zemheriler doldu içerime. Serseri bir mayıncasına dolaştım çevrende. Gecelerden tuzaklar kurup, gündüzlerin ufkunda sevdalarımı sundum yüreğine. Hiç sorulmamış nice sorular üretip, hiç söylenmemiş kelimeleri türettim senin için. Mutun ve mutsuzluğun en çözülmez bozgunlarında yaşayıp, yalnızlığın kocaman halkasında günün kederlerinden içtin.

Sevinç bizim için güneşte dinlenen üzümlerin mahzende beklemesidir. Düş diye gördüğümüz nice güzellikler çağlayan bir ırmağın denize dökülüşüdür. Aşk güzelim, o asla tatmadığın aşk, her dokunuşta ölü bir beden gibi durduğun, anlamına ve tadına asla ulaşamadığın suskun bir ilahidir.

Beni iyi anlaman, ya da anlamaya çalışman, ara sıra gözlerini iri iri açman, asla büyüyemeyen çocuk yüreğinle sevdama kafa tutman, yeni bir tutkunun mozaik ışıltılarından başka bir şey değil. Sevdalar hep böyle başlar, ama hep böyle bitmez anlayacağın. Uzun bir kervan gibi güneşte yol almak, yasak sevişmelerin ininden uzak kalmak, bütün zamanların en denklemsiz sevgilerini bir kuşun kanadığını okşar gibi sevmek senin işin değil.

Böylesi bir dostluğun son nefesinde, bir kayığa binmiş kürek çekiyordum aşka. Buncadır hep ayrı dilleri konuşmuş, aynı düşünceleri tatmıştık belki de. Bundan böyle, adını asla koyamadığın ayrılıkların kentinde yaşayacak, geriye asla bakamayacağın yalnızlık yollarının kilometrelerinde aynalar arayacaksın kendine bakacak. Sorgularını yorumlayan dostlar gün inince denizlere, kaçacaklar senden birer birer.

Akrepler kemirirken yüreğini, yeryüzünün bütün tahta köprülerinden geçeceksin sen de gizemin kızı. Yıldızların dansa durduğu karanlık sokaklarda, elindeki kör bıçaklarla saldıracaksın özüne. Sevdanın püfür püfür rüzgarlarında saçların dağılacak, tüm giysilerin savrulacak şafağa doğru koşacaksın. Kelimeleri yıldızlarına yükleyerek nostalji faytonunda dolaşacak, geçmişte kalan bir muhallebicide aşkı arayacaksın.

Çok sır verdim dağlara ben. Acılarımı ağaçlar dinledi toprağa söyledi, toprak kızdı, yıldızlara müjdeledi, yıldızlarıma sor söylesinler sana. Küskün geçen her sabahımda, gecelerin beni saran hüzün yağmurlarında ıslanma bir daha. Birazdan gün yepyeni elbisesini giyer penceremden içeri girer. Beni besleyen acılarımı çekip çıkarırım fırınımdan ve karalarım kahır defterimi.

Evet küçüğüm. Sabredersen büyür yüreğin senin de. Özlemlerinden yeni yarınlar yaratırsın kimbilir. Duvarlarını yıkar, yıkılmış kentlerinden kaçar, düşlerinin bilinmeyen iksirlerini sunarsın seni sevenlere. Bölüşülmüş tüm acılarından kurtulur, aynalarda asla göremediğin gerçeklerle nöbet pansumanlarına durursun.

Kim bilir bir gün, el değmemiş karalarında korsanlar cirit atar, ruhunu dizginleyen, aklını sürükleyen, yüreğini titreten özgür mavilerde kaybolursun belki de. Mantığının köhne duvarlarında kaybettiğin anahtarları aramaktan bitap düşersin. Naftalin sürdüğün mendillere gözyaşlarını silerken aynalara gözün ilişir, masallar ülkesindeki o yaşlı balıkçıya bahçendeki yetiştirdiğin fesleğenleri sunar, sevda sularından hep boş çıkan oltanı denizlere hışımla atarsın…
Yazan
estar contigo.es como un sueno
Tarih:
26.09.2011 03:36:28
Sil
 
Sözcükler bir “hoşça kal”ı söyleyebildiği kadar bir “seni seviyorum” da taşır içinde. Titreşir harfler kendi büyüsüyle, can çekişir. Her şey farklıdır yeryüzünde yüz güzellikleri bile farklı farklıdır insanların.
Hayatımıza giren herkesin farklı sebepleri vardır gönlümüzde taht kurmalarının, sonraki zamanlarda nefretimizi sahiplenmelerinde de olduğu gibi. Her yeni bakış başka bir anlam taşır gözbebeklerimizde. Ayrılığın bir gün sonrasındaki o hüzün ve kırılmışlık kadar azizdir vuslatın arifesi. Zor aşkların, kavuşamamaların en can alıcı noktası birbirine yalnızca iki kişinin anlayabileceği bir bağla bağlı olmaları ve o bağ sayesinde ayakta kalmalarıdır. Bilimin açıklayamadığı o bilinmezlikteki en büyük sır ayrı kalmanın verdiği müthiş haz ve acıdır. Yaşam kaynağıdır şairlerin suyudur, ekmeğidir. Kimi zaman da o dönemin en zor şartlarında bile bir parça ekmeği bir tutam tuza bandırıp yemektedir onun lezzetli, eşi bulunmazlığı…

“ Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp
Banıp yer gibi” dediği gibi Nazım Hikmet’in.

Hayatın sonu ile başı bellidir yazılı romanlarda. Beklenmedik sonlar vardır masallarda, olağanüstü hal ilan edercesine kaptırıveririz kendimizi esaretine son nasıl biterse bitsin kimsenin anlayamadığı bir hayret ünlemi sığışır her konuşmamıza. Bir takdir alkışı kopar ardından. Ve nihayetinde bitişi olmayan hayaller ilişir hücrelerimize. Hiç bizimle olamayacak insana dair olsa da hayallerimiz onu vazgeçilmez kılandır uzaklığı, ulaşılmazlığı. Bizim olamayacağını bilsek de yaşantımıza umut ekendir hayallerimiz. Vazgeçilmez oluruz birileri için de. O hep gizli kalacak olan belki de. Çekimser yüreklere yerleştiysek eğer bir o kadar uzun sürer farkındalık. Bir o kadar çabuk gelir kopuşlar. Bir o kadar çabuk kapılırız rehavetine yalnızlığın ve bir o kadar alışırız yalnızlığımıza. Bir süre yeni birlikteliklere saygı duyan bireyler olsak da en ufak bir kıvılcımda atarız ilk adımı önden geriye. Sobe olmamak için aşka. Yanmaktan korkarız çünkü. Yanılmaktan korkarız kendi doğrularımızda.

Bir çocuk Asya’da doğsa çocuktur, Avustralya’da da. Bir insan Türkçe konuşsa da insandır Japonca da. Aynı dünyada oldukça birdir insanın kimliği. İyilikte, kötülükte olduğu gibi aynıdır duyguların hüviyeti.

Kapalı kapıların, büyük düşmanlıkların ırkçılığın faşizme varan boyutları yoktur aşkta. Kalpler bir yola çıkınca beynin sınırlarını zorlamaksızın yerleşirler başka bir kalbe dil, din farkı gözetmeksizin. Kültürel farklılık büyük bir sorun olsa da azize ilan edilir aşk. Başka zamanlarda büyük bir sorun addedilen bu farklılıklar bir hiç kalır onun gözünde. Ufalır, ufaldıkça kaybolur silueti.

Büyüdür Aşk. En büyük falcıların bile hiçbir muskayla alt edemediği. Kehanetlerin en gerçeği söylenenlerin en sahtesidir. Tensel bir birleşmeden öte iki çift gözün buluşmasıdır sabahın ayazında. Mevsimler günü birlik değişir onun dünyasında. Bugünkü kar erir sabahın güneşiyle baharı getirir çiçeklerin o eşsiz harmanlanmış kokusuyla.

Kördür aşk, göremez. Ne ırk ayırt edebilir ne de renk. Kaybetmiştir görme duyusunu ayrılıkla karşılaştığı günden beri. Ne güzelliği kıstastır yüreğinin ne de gözlerinin rengi. Aşk o gün bugün yolunu göremeyen bir abdalı olmuştur yüreklerin. Hiçbir pusula ibrelerini onun yönünü gösterecek kadar geliştirememiştir, hiçbir ulus engel olamamıştır çocuğunun başka bir dinden başka bir ulusa ait olan bir yüreğe kapılmasını. Evliliklerin birçoğundaki mutsuzlukların aynılıktan, basitlikten olduğunu gözden kaçırırız birçoğumuz. Göremeyiz sadeliklerin, monotonluğun sonunun hep hüsran, hep ayrılık olduğunu…
Sonu hep acı olsa da anlık yaşamalı mutlulukları. Aşkı an içinde anlamalı uçmadan kucağımızdan. Yolcu ettiğimize bir kez daha dönüp bakmalıyız uğurlamadan. Gözlerine bir kez daha bakmalıyız aşkın. Pişman olsak da sonradan bir kazancımız olmalıdır her aşktan. Bencil bir koful gibi büyütmeden yüreğimizi. Yer açmalıyız ona olabildiğince, yarın arkasına bakmadan başını alıp gitse bile.

En amansız savaşlar bile en cesur savaşçıyla görkemleşir. En büyük aşklar sonu kaybediş de olsa cesur âşıkların yapılarıyla örülüdür dört bir taraftan.
Başladı mı bitmez görülür yürek titreten kavuşmalar. Bitti mi düşmeyegörsün rüyalara, sancıları kabuk bağlar, büyür ve bir ur gibi yapışır yakasına ölüm. Kelimeler yetmez cümleleri bitirmeye. Suskunluk bir kısırdöngü içinde dönüp dolaştırır alakasız yollarda.
Dinler farklı olsa da bütün dilekler aynı yolda dilenir yaradandan. Diller farklı olsa da gözler kimi zaman konuşan olur sözcükleri bile geçer bilgeliği. Mesafeler bir ulustan ötekine bir bağ olur yürekler arasında engel kalmaz okyanuslar. Ve hepsinden önemlisi aynı olan bir tek şey vardır dünyada “aşk” ne ehlileştiren ne de ehlileşebilen.
Özgür aynı zamanda tutsak. Suskun bir o kadar da çığlık çığlığa. Pişman ve olduğu kadar memnun yaptıklarından. Yalnızdır aşk, kalabalıklar arasında.
Dünya döndükçe yaşayacak ve öldükçe yeni bedenlerde tekrar dirilecek olan. Her zaman her çağda aynı olmuştur aşk. Aynı çılgınlıklar dizginleyememiştir hayranlığını, aynı bedenler yine tutsağı olmuştur onun.
Farklı dillerde söyleyebilirken aşkımızı, farklı zamanları göz ardı ettik hep. Dengimizin arayışı içindeyken kendimizi kaybettik ve yanlış insana aşk dedik. Sonra bir gün amansız bir ayrılık ilişti kapımıza kör olduk. Ve nihayetinde şimdi aşkın romanını yazıyoruz yaşayarak, özetlerini okuyarak anlamaya çalışıyoruz onu.
Farklılıklar hüküm sürse de dünyada, bir tek dünyada yaşatacağız onu, bir tek aynı noktamız olacak bütün dünyalılarla

Adı “aşk”…
Yazan
estar contigo.es como un sueno
Tarih:
06.07.2011 02:45:54
Sil
 

Ruhumu sana adamalıyım. Ruhum senin olmalı. Sen Ruhumu güzel kıldın. Seninle ruhum yeryüzünde yaşamaktan her zamankinden daha fazla ongun. İzin ver ruhum sende kalsın. Bu kararı kalbim ve bedenimle aldık. Kalbim de bedenim de bu karardan dolayı ferah. Çünkü sen Ruhumu kendinle donattın. Gülücüklerinle, sözcüklerinle, bakışlarınla!....

Biliyorum ki sen en nice mutluluklarla bezeli yaşamlarda uyumalısın. Fazlasıyla hak ettiğin sevinçlerin gelmeli bir bir yüreğine. Gelmeli ki geçmişindeki acıların buhar olup kaybolmalı tümden. Sayfalarda coşkuyla yarattığın sözcükler,öyküler canlanmalı teker teker ve hepsi seninle olmalı evrenin ömrüyle. Öykülerindeki sevinçlerin seninle yaşamalı hep. Senin olmalılar dirilip. Yüreğini geçmişindeki loş boşluktan çekmeliler. Çekip akmalılar yaşamına. Akıp sarılmalılar sana sonu gelmez bir nehir gibi…

Titreyen yüreğine merhem olmalı yaşayacağın her an. Sen ve kalbin gözyaşlarını sadece mutlulukların için tüketmeli. Geçmişin asla ağlatmamalı seni. Ağlatırsa bile her ağlayıştan sonra daha fazla mutlu olmalısın. Çünkü yüreğin uçsuz bucaksız bir iyilik tarlası. Biliyorum ki bu tarlayı o iyi, sıcak umutların çapaladı hep. Biliyorum ki bu tarla sende huzuru, mutluluğu ve kahkahaları çağrıştıran mavi renginde. Sen bu mavi tarlayı böylesine bereketli, gülümseyen topraklı bir hale getirmek için çok uğraştın. Geçmişinin sana sızılarla örülü dikenli tellerle barikat kurmasına rağmen masmavi bir tarla yarattın içinde. Gelecekteki mesut düşlerin bu tarlada saklıdır…

Hayallerin birikmişlikten ağırlaştı farkındayım. Hayallerden çekindiğini, ürktüğünü de biliyorum. Ve her şeye rağmen hayallerin sana yaklaşmasından korkmadığını da biliyorum! Hayallerin mavi tarlanda gerçek olup misafir olacaklar yüreğine. Çünkü sen hayallerini zamanın içinde doyurdun, besledin, onları incitmedin ve kimsenin de incitmesine müsaade etmedin. Seni incitmeye çalışanlar incitenler oldu. Buna engel olamadın. Ama hayallerine zarar verdirtmedin. Çünkü hayallerin senin için kutsal ve özgür. Emin ol hayallerin de senin için aynı şeyi düşünüyorlar. Sen ve hayallerin senin gerçeğin. Gerçeklerinse senin güzelliklerinle yoğrulmuş kalbinin yaşama bakan uzantıları. Ve biliyorum ki gerçeklerini ve hayallerini kıranlara ve zarar verenlere bile öfke duyamıyorsun. Çünkü öfke bedeninden uzak bir karanlık senin için. Çünkü öfke duyamayacak kadar narin ve ince ruhun..

Benimle ya da bensiz mavi tarlanda mutlu olmanı arzuluyorum yaşamının sonuna kadar!.. Benimle mutlu olmak istiyorsan ben yeryüzünden göçene kadar kalbim senin! Eğer daha çok benimle olmak istiyorsan ben öldükten sonra da kalbim senin! Ama benli ya da bensiz ruhum senindir. Ruhlar asla kaybolmazlar. İnan bana bir an bile ruhumun senin olmasından pişmanlık duymayacağım. Zaten eğer alırsan Ruhumu ona yabancılık çekmeyeceksin. Çünkü tamamen seninle dolu!.. Seninle ve yaşattıklarınla. Seninle ve sözcüklerinle. Seninle ve geleceğinle…
Yazan
estar contigo.es como un sueno
Tarih:
06.07.2011 00:37:36
Sil
 
Gözlerini görebilmek yerine gökyüzünü seyre dalmak, sanki varlığının orada olduğuna inanmak…

Çarelerim bitti sevdiğim, çarelerim yaşamıyorlar şimdi… Çarelerim ayazda, çarelerim ölü bir bedenin içine sığınmakta…

Sesini duyabilmek için gözlerimi kapayıp, duyduğum her sesi senin sesin sanmak…

Yalnızca unuttum derken, unutmazmış insan… Unutmak için, unutulmayı hak eden bir de yarin olması lazımmış, anladım ki kaderim sensizliğin baş harflerinde ama yüreğim senli günlerin arayışı içinde…

Sana sarılır gibi sarılıyorum yastığıma, gülüşünü görebilmek adına bakıyorum aynaya, tebessümlerimde yaşanır kılmak için seni her yerde, her gizemin altında seni arıyorum usulca…

Melodilerin ömrü bitiyor sevgili, melodilerin ömrü bitiyor… Kalemlerimin mürekkebinde kalmıyor hâl, ruhum yaşlanıyor…

Gel desem, geleceğine dair söz verir misin? Hiç gitme desem, dönüş biletini yırtıp, ebediyete kadar nefesim olabilir misin?

Yaşam yaşanır değil, güller de soldu artık… Yaşam tahammül edilir değil saatler durmuş, zaman işlemiyor gibi… Anlar mısın sevgili? Anlayabilir misin?

Seni özlüyorum, seni bekliyorum, seni anıyorum sensiz yaşayamıyorum…

Yaşam yüzüme gülen değil beni anlamanı beklemiyorum!

Gözyaşlarını tutsam ellerimle, doğacak güneşi sana vaat etsem… Yeter ki bir an olsun, bir an olsun beni anıp, düşünsen… Seven bir yüreğin çaresizliğinin yankısı bu, yoksa ben konuşmuyorum, dilim lal, yüreğim de tek bir ihtimal…

Zor bile olsa, parmak ucu kadar bile olsa bir ihtimal… Gözlerime baksan aşk yerine, hep beni sevsen sevda yerine. Olsan hep ama hep olsan, ömrümle birlikte.

Sonra gözlerimi senin yanında kapasam yağmurlar yağsa o an aşkımızın ateşinden gökler ağlasa…

Zor bile olsa, parmak ucu kadar bile olsa bir ihtimal olsa… Kahkahalarını duyabilmek için gülüşlerimi ödünç verdim hayata, yalnızca sana adandığım şu anlarda, ne istese veririm ona…

Yeter ki hiç olmasa bile, çok ufak olsa bile bir ihtimal… Gözlerin olsa, sözlerin yetse varlığım ısınsa…

Seni özlüyorum desem, sana sarılsam. Masal değil rüya değil, gerçek olsa.

Korkuyorum ben artık, her şeyden, hayatın kendisinden, ta kendisinden.

Her şey belki de tek bir nedenin içinde saklı… Alınan aşk olsaydı, sevgiyle yaralar kapanırdı…

Alınan sevgili oldu, bu yaraya merhem bile gerekmiyor, sevgiler bile riya kokuyor her şey seninle başladı, sensizlikle noktalandı…

Korkuyorum ben artık, kendimden, sebep olduğum her şeyden. Açık bir kapı olsa, sana gelebilmem için açılsa bütün yollar. Hiç durmam, koşarım, koşar dururum belki de yıllarca.

Sen olabilmek için, benliğimi satsam çok değil, belki de tek bir an seninle dolsam ama olsam, sen olsam… Zor bile olsa, hiç olmasa bile ufak bir ihtimal olsa…

Kim bilir, yasak limanların bizimle işi bitmiştir belki de… Kapkara bulutlar güneşe nispet, yaşama merhaba dediler yine… Onlar haklı çıktılar, yüreğim de sana dair tek bir kelime…

‘Seni Seviyorum’ sevilmek için değil sevmek için seviyorum, hem bitmezcesine, çoğalırcasına çok ama çok seviyorum…
Yazan
estar contigo.es como un sueno
Tarih:
22.06.2011 23:22:37
Sil
 
“ Ben seni bir gün unutmak için sevmedim oysa sen.....”


bir akşamüstü yine seninle düşüyorum devrik cümlelerin satır aralarına. gidişini yaziyorum yine. ardında yetim kalan yüreğimi kanıtıyorum her satırda..gittin ve geride sadece yokluğunla hayat arasında sıkışmış bir adam yaşamakta bıraktığın sokaklarda .. evimizin sokağa bakan tahta penceresinde kurumayı bekleyen binlerce gözyaşım sana kanamakta...yırtılmayı bekleyen onlarca mektup gözyaşlarımda çığlık çığlığa ağlamakta.. şimdi sensizim...oysa bu aşka dair ne hayallerim vardı. mutluluk adına ne resimler çizecektim...sevda adına yaşayacaklarım vardı nefesinle süregelecek bir hayatı senin ayak dibinde sonlandırmak..son nefesimi, gözlerimde solacak hayatı senin dizlerinin dibinde yetim martılara bağışlamaktı.....olmadı...başaramadık belki de sadece ben başaramadım..gittin cevaplarını en iyi senin bildiğin soruları bana bırakarak gittin..şimdi öznesiz cümlelerin içinde acıyı taşımakta her bir kelimem.artık sensiz geçen hayatın içinde ne anlam ifade eder ki bir ikindi vakti sessizce ölmem ? Ne fark eder ki....

şimdi sevgim dudaklarında pişmanlık kelimeleriyle yan yana alırken ben sensizliğin içinde yavaş yavaş kayboluyorum. bu satırları yazarken yalnızlığın şakağına dayanmış bir mermi kadar soğuk ellerim... bastığım her tuş ellerimden daha sıcak...yoksun bulutlarını kaybetmiş yağmur taneleri gibi çaresiz ve bir o kadar ıslak gözlerim..sen beni unutsan da kapatsan da tüm hatıra defterlerini ben sensizlikte bile senin yaşayacağım sevgili. çünkü ben seni bir gün unutmak sevmemiştim ki ben seni “ içinde boğulduğun ve savaşmak öte hep kaçtığın gerçeklerini bilerek” sevdim...hem de seni “ senden çok “ severek sevdim...seni ne kadar çok sevdiğimi- bir zamanlar cenneti çizdiğim gözlerinin kenarlarına karakış habercisi olan yaşlılık çizgileri düştüğünde – anlayacaksın. belki de son nefesini vermeden ayak uçlarına düşen kelebeğin gözyaşlarında fark edeceksin seni hangi duygularda sevdigimi...ama bir gün anlayacaksın....şimdi tüm çığlıklarımı dindirip sensizliğe diz çökmek...sensizlikte öznesi “ senin “ olmadığın cümleler kursam ne fark eder ki....

bedeni yamalı, yüreği yaralı bir cümleydim ben.. pansumanı bitmemiş nice yaralar vardı sözlerimde...tüm cümlelerim devrik..tüm sözlerim yarım...kanadı kırık bir kuşun yaralarını sarıp yeniden kanatlanmak için kısa süreliğine dinlendiği sığıntı yeri değildi yüreğin..canım sıkıldığımda oynayıp gerçeklerime döndüğümde geçmişin duvarlarına fırlattığın bir oyuncak değildin sen....sen benim geleceğe bakan yüzüm sen benim mutluluğun altına düşülmüş koyu renkteki mührümdün. sen benim kelimelere sığmayan ömrümdün...

ben sana “ seninle bir ömür geçirmek için yüreğine mülteci ettim bedenine sahip olmak için değil. eğer ben seni bedenin için seviyor olsaydım gittiğin ve hiçbir zaman gelmeyeceğini bildiğim halde bile seni seviyor olmazdım....seni sevdim hem çok..seni soyadına “ benliğimi “nufüz ettirmek ne de bedenin tazeliğine yamalı yüreğimi ilmeklemek için sevdim sadece hayatının önsözünde yer alan cümlenin tek bir satırı olmaya razıydım...ya da mutluluk adına aldığın binlerce nefesten sadece biri olabilmekti....olmadı / ne dudaklarında bir cümle olabildim ne de gözlerinde mutluluğa akıtılmış gözyaşı...ben sende hep öznesini yitirmiş bir hatıra olarak kalacağım...yüreğinde hep kapanmaz bir yara olarak geçmişin tozlu raflarında tozlanacağım..çünkü sen hiçbir zaman bana ait olmadın ben sadece nufüsuna ait olsam da...evet ben sadece sana aitim. / dudaklarını mühürlediğin dudaklarımda senden başkası olmadı ve hiçbir zaman da olmayacak.../ sen buna bir türlü inanmasan da ben hep sende yaşayacağım / sen beni yüreğinde öldürsen de...hep sende yaşayacağım...

ben seni sadece kendime yakın hissettiğim için, acılarım acılarına benzediğin için sevdim....ben sadece öznesi “ senin olduğun cümlelerin yüklemi..ben sadece sırtına yüklenmiş acıları kendi yüreğinde taşımayı onur sayacak adamın gözyaşına sirayet etmiş solgun resmi....belki de yüreğindeki mutluluğun ayak uçlarında umutsuzlukla savaşındaki kazanmaya en yakın duran sevginin tek galibiyeti..olmadı...kazanamadık belki de sadece ben kazanamadım. gittin..ardında tüm yenilgileri bana bırakarak gittin..bir kaç cümleyi geçmeyen ayrılığın sonrası ağır yenilginin “ şeref “ madalyası duruyor sol göğüsümün iç cebinde.bir de ölüm duruyor sonsuza kadar çıktığın yüreğimin son nefesinde...sadece sana ait olan dudaklarımda sensiz cümle kurmaktansa adının baş harfinde susmak arasında ne fark var ki ? hayat ile ölüm arasında sen yoksan mutluluğun devrik cümlelerinde yüklem olmak ne fark eder ki ? her ikisi de acıya mühürlü, sensiz kurduğum her bir cümlenin altı yalnızlığınla örtülü..

şimdi yüreğinde bana ait ne varsa hepsini sök yerinden..unut yaşadıklarımızı..kurut ıslak gözyaşlarımızı...artık sen bana ait değilsin...artık senin yüreğinde yaşama hakkım yok...yüreğinde bana ait tüm izleri silmesin birer birer..göm beni yalnızlığına..yeter ki sen göm beni hatıralara..unut ne olur..çünkü sen mutluluklara layıksın..varsın olsun ben “ sensiz “ yaşayacağım. varsın olsun sen başkasına ait olsan da ben hep sende mühürlü kalayım...ne olur unut..ne olur sendeki beni öldür...artık benle yaşadıkların gölge etmesin mutluluklarına..benimle yaşadığın pişmanlıkların dudaklarını ve yüreğini daha fazla kanatmasın..çünkü sen bana ait olmasan da en çok ben üzülürüm acılarına, kanayan yalnızlığına..en çok üzülürüm mutsuz yarınlarına...gelmeyeceğini bile bile seni beklerken, sen beni unut ne olur...artık bana ait kurduğun tüm cümleler geçmiş zaman kipiyle kurulsun..ben senin tozlu geçmişin olayım..bugün’lerin ve geleceğin hep mutluluklar dolu olsun sevgili...

unutmadan sevgili başkasına ait kollarda olsan da yaşadığını bilmek mutlulukların en güzeli..sen yaşadıkça ben hep nefes alıyor olacağım.. uzağında da olsam yakında da olsam ne fark eder ki. aldığın her nefes acılara inat tutunduğum tek dal olarak kalacaktır...

artık zaman geldi...sendeki beni öldürebilirsin..
fakat bendeki “ sana “ dokunma...
yüreğinde benden kalan tek bir iz varsa,
gözyaşlarınla yıkamaya çalışma.
çünkü ben senin nefesindeyim....
ben hep seninle var olacağım bunu sakın unutma....

“ belki bir gün değil
ben seni bir ömür boyu yaşayacağım sevgili..Bir ömür boyu.....”
Yazan
la vida es la novia de muerte
Tarih:
28.11.2010 01:25:25
Sil
 
Yokluğuna bir ağıt oldu,seni sevdiğimden beri tüm nefeslerim.Soluk alış verilerimde,senin adını anar gibi,sevginin zikrinle huşu dolup,kalemimle seni akıtıyorum bembeyaz sayfalara.

Yok olsan da,uzak bir şehrin sokak lambalarına da baksan bensizben senin yerine de yaşıyorum dünyayı,ikimiz için.Doluyor ruhum aşkınla,bir kelebeğin özgür şarkısı oluyorsun ve dökülüyor mısralarım seni anmaya.

Güllerden geçiyorum,gülistanın sonunda derin bir nefes oluyorum.Aklımdan seni çıkartacak bir sebep arıyorum,ki her bu düşünce ile bir mısra yazmaya koyulduğumda,aklıma sen geliyorsun ve de kalem elden düşüyor,uzun uzun seni düşünüyorum.

Kimine göre fitne doludur yeşil gözler ve yeşil gözlerde haset vardır derler.Ben gülüp geçiyorum ve o gözlerine bakma ihtimalinde,aklımda ki sen kadar,yüreğimdekini büyütüyorum.

Üşüyorum gariptir ki seni andığımda ve de bir düş daha kuruyorum.Dudaklarından nihavent makamında bir beste tadında’Seni Seviyorum’ tek hecelik destanı dinlerken,gözlerinin tenhalığında bir ‘Eyvah’ diyorum.Fasıl bitiyor.İlkin gözlerini kaybediyorum,sonra sıcaklığını ve de en son sesini.Ve öyle bir nedamet bestesi bırakıyorsun arkanda,aklımdan çıkmıyorsun.

Sahici bir aşka yelken açan kaptanın yanından,avdan dönen dişi aslanın gururu ile dostlarınla muhabbet ederken benim seni bu kadar çok sevebilme ihtimalimi düşünüyorsun,sebep arıyorsun ve de gözlerini ben de göremedikçe o ihtimalin gerçekleşebileceğini unutuyorsun.Çünkü sen de gözlerime baktıkça,esasında kendini görüyorsun ve de benim sevdiğim kızın gururu olmanın zaferini,gözlerine dokunan veda buselerinde ki taklarda,sesimin tok yanında kutluyorsun.

Bir sonbahar şarkısı istiyorsun benden.Benim yalnız sende kalmayacağımı ve de bir gün gidebileceğim ihtimali ile kahroluyorsun.Oysa ben,senin yanımda olmadığın her an kahroluyorum.Sen beni bırakır mı diye telaşlanırken,ben senin olmadığın anlarda,her şeye küsüyorum.

Bir bardak su içince dahi,aklıma senin de içtiğin fikrini,ben istemesem de bana hatırlatan ulvi bir sevgiyi armağan ettiğin için,daim Rabbime şükür ediyorum.Ben seninle doyuyorum ve senin de dediğin gibi,esasında ‘biz’ olmanın payesini taşıyan bir yola sapıp,aklımda ki seni görme ihtimali sevinciyle,bayram çocuklarının sevinci ile yerimde duramıyorum.

Ve bana küstüğün anları tamir ettirecek bir sebep aratıyorum,sana kendimi affettirecek!Ama öyle uzak ki yollar ve öyle soğuk ki vücudun vücuduma ve de öyle zor ki şimdi yanında olmak,ben yalnızca senin yanında olma ihtimalinin yanında olduğumu bildiğim için,üzülüyorum.

Çünkü bir şairin dediği gibi’Sevgi her şeye yetseydi,tüm sevdiklerimiz yanımızda olurdu!’’

Ve bil ki geldiğimde yanına,sana bir şiir okuyacağım.Bu şiiri duymadığını ve de bilmediğini zannederek,ezberleyerek,isteyerek ve de seni severek…

Şimdiden bir kopya vereyim de fazla meraklanma sevdiğim.İki kelimeli,manası tek hece,sonunda mutluluk olacağına inandığım bir şiir..

Aynen seni tanıdığım ve de sevdiğim günden beri…

| Bu üyeye mesaj yaz | Bu üyenin yazdığı mesajlar | Üye olmak istiyorum | Son 24 saat |

Not: Sitemizde ahlak dışı, yasa dışı ve siyasi içerikli nick ve resimler kullanmak yasaktır. Bu sayfada bu tür bir içerik bulunuyorsa lütfen bu formu kullanarak bize bildiriniz.



Hızlı Erişim:
counter
101 İndir Okey İndir Okey 101