Araz bir boşluktur. Aslı olmayan, yerine konmayandır. Söylemek istemediklerini ona söyleyebilir, görmediklerini onda görebilir ve hissedebilirsin. O duymaz seni, konuşamaz da seninle. Duygular arası bir sırattır araz, geçiştir. Başka bir boyuttur sınırları olmayan. Yalnızca sana ait olan, aynı zamanda seni içine alan bir histir. Karşılığı yoktur. Olmasını istediklerinle, istemediklerin arası bir çizgidir, teşbihtir. Algıladığın bütün ruh hallerini ona yansıtabilirsin. Korkunu, sevincini, şaşkınlığını, hüznünü, mutluluğunu, sevgini kısacası her hissini kalıbından çıkarıp, adını araz koyarsın. Tâ ki arazı tanıyana kadar. Bunun adı Araz'a düşmektir. Araz'a düşmek aşka düşmek gibidir. O zaman aşk, sevdiğine araz gözüyle bakmaktır, ikilem değildir. Bütün tahliller araza yönelir. Ondadır bütün soruların cevabı. Araz, içinden gelendir. Kurtulmak istemediğin tek kötü alışkanlığındır araz, bağımlılıktır, tutkudur. Seni en yalnız anında bile yalnız bırakır, yine de yanıltmaz. Konuşursun onunla, sorarsın bir soru ona, sonra cevabını yine kendin verirsin. Çünkü, araz duymaz sağırdır. Araz, konuşmaz dilsizdir. Yalan söylemez, doğruyu buldurur. Var olması bile kâfidir senin için. Herkesin bir arazı vardır. Herkesin bir araz yanı.. Ama herkes hissedemez onu. Hissettiğin zaman, işte o zaman tam olursun. İşte o zaman araza uyak düşersin. Araz, aynaya baktığında göremediğin yüzündür. İçinin başka olduğunun sendeki kanıtıdır, dış görünüşünden bağımsız. Sonrası, kendine yönelmektir. Senin dışında olan herşeyin anlamsızlığı veya ifadesizliği demek değildir elbette. Lakin, senin için en önemli bir sen olduğunun farkına varmaktır araz. Bunun bir de kanıtı vardır.Yaşarsın sonlanır, seversin biter, üzülürsün geçer, sevinirsin kaybolur bir anda. Herşey olur ömrün süresince etrafında, sen yaşadığın müddetçe de olacaktır. Ama zaman geçtikçe, birşeylerin senin için yalnızca onu yaşarken bir anlam ifade ettiğini anlarsın, şimdi değil. O an senin için anlamlı ve güzel olan şeyler de yarın bir anlam ifade etmeyecektir. Sen yaşamını sonlandırana kadar. İşte o zamana kadar, araz hep seninle birlikte olan olarak kalacaktır ve ancak ait olduğu senle birlikte sonra erecektir. Anlaşılması zor, ifadesi bu kadar ağırdır arazın. Arazınızı tanımak için gayret etmelisiniz. O zaman pişman olduklarınıza, pişman olursunuz. O pişmanlıkların boşa olduğunu anlar, üzülürsünüz. Arazın pençesine düşene kadar ne çok sevmiş olduğunu farkedersin, ne kadar fazla ve yalan. Yalan derken gereksiz. Araza düşenler bir severler, tam severler. Çünkü arazdır o sevdiğimiz, arazı severiz. Ben dediğimiz araz, hissettiklerimizin görünmeyen yüzü, koyamadığımız adı arazı severiz. Geceler arazla güzel, aşklar onunla başkadır. Düştüğümüz en güzel kuyudur o. Kendi kendine konuşmaktır, deliliktir. Araz'ın Kahraman'ının dediği gibi : "Sözü namluna sürmelisin şimdi. En yaralı yanımdan vurmalısın beni". İşte o araza vurgun, o araza düşkün ve o araza bitkin kalmak ölmektir. En kanadığımız yerden vurulup, düşmektir..
|