Sayfa
2>>
Tarihi Şahsiyetleri
[SEYYİD
TAHA-İ HAKKARİ]
[ŞEYH
MUHAMMED SELİM EFENDİ] [ZEYNEL
BEY ]
[Abdullah-i
Şemdini ] [Ebü'l-Berekât
Emevî Hakkârî ] [Seyyid
Sâlih ]
[Ahmedi
Hani ] [MOLLA
HUSEYİN-İ BATÊ ]
Tarihi İnceleme Yazıları
Prof Dr.Veli Sevin'in Hakkari dikilitaşlarıyla ilgili yazısı ve resimler
Yrd. Doç Dr. Mehmet Top'un Meydan Medresesiyle ilgili yazısı
İhsan Çölemerik'in Meydan Medresesiyle ilgili yazısı
Yrd. Doç Dr. Mehmet Top'un Konak Kilisesiyle ilgili yazısı
1997 yılında yapılan kazı
HAKKARİDEKİ TARİHİ ESERLER
Araştırmacı
Muvaffak Uyanık, Hakkari bölgesinin batısında yer alan "Guveruk" ve "Tırşin"
yaylalarında, kayalar üzerine kazınarak çizilmiş binlerce kaya resmi
bulmuştur. Adeta açık hava müzesi niteliğinde olan ve çok geniş bir alana
yayılı bulunan bu zengin resimlerin benzerliğine, doğuda Azerbaycan ve
Kobistan bölgesinde kayalar üzerine çizilen yaklaşık 4.000 Adet resimde
rastladığımız gibi güneyde de Filistin bölgesinde kayalar üzerine çizilen
yüzlerce kaya üstü resimde rastlarız. Guveruk ve Tırşin yaylalarındaki
kaya üstü resimleri , yaklaşık olarak M.Ö. 6.000-1.000 yıllarına
tarihlen dirilmektedir. Ancak bu resimlerin büyük bir kısmının daha
sonraki devirlerde de çizildikleri anlaşılmaktadır. Buradaki tasvirlerin
büyük çoğunluğu stilize edilerek yapılmışlardır. Buna karşılık, o
devirlerde bölgede yaşayan zengin av hayvanları hakkında yine de
küçümsenemeyecek önemli bilgiler vermektedir. Resimlerin büyük bir
kısmını, Dağ keçileri, bizon, çeşitli av hayvanları avda kullanılan tuzak
sahneleri, sihir ile ilgili motifler, stilize edilmiş şekiller ve eski
yarı-göçebe Türk boylarının kullanmış oldukları amblemler meydana
getirmektedir.Özellikle daha genç devre ait stilize adilmiş resim ve
amblemler, kuzeyde Erzurum yakınlarındaki "cunni" mağarasındaki resim ve
amblemlerle, daha batıda ise Kütahya yakınlarındaki Aizanı tapınağının
duvarlarındaki büyük taş blokları üzerine hayvan resimleri ile çok büyük
bir benzerlik göstermesi yönünden ilginçtir. gerek cunni mağarasındaki
resim ve amblemleri ve gerekse Kütahya yakınlarındaki Aizanı tapınağının
taş duvarları üzerine çizilen hayvan sahnelerini eski Türk boylarının
yapmış olduğu kesindir. ayrıca, bu bölgedeki tasvirlerin Anadolu dışındaki
benzerlerine ise, Azerbaycan, Kobistan ve hatta Sibirya'da son yıllarda
keşfedilen binlerce kaya üstü resmi meydana getirir. görüldüğü gibi, çok
geniş bir coğrafi bölgeye yayılmış olmasına rağmen, şekil ve muhteva
yönünden birbirinin benzeri olan bu resimlerin, eskiden göçebe ve yarı
göçebe Türk boyları tarafından yapılmış oldukları bugün artık yerli ve
yabancı bilim adamlarınca kesinlikle kabul edilmiştir.dolayısıyla tarih
öncesi dönemlerde bile , Anadolu ve özellikle Doğu Anadolu bölgesi ile
Azerbaycan ve Asya bozkırları arasındaki kültür ve sanat merkezleri
arasında kopmaz bir birliğin olduğu açıktır.Bu durum ayrıca, tarih öncesi
devirlerden yeni zamanlara kadar Orta Asya'dan Anadolu'ya devamlı olarak
göçlerin yapıldığını da açıklar.
Prof Dr.Veli
Sevin'in Hakkari dikilitaşlarıyla ilgili yazısı ve resimler
1997 yılında yapılan
kazı
Şemdinli ilçe merkezine
12 km, Nehri köyüne 4 km mesafede Şemdinli deresi üzerinde kurulmuştur.
Yüksek dağların arasında
derin bir vadide yer alan köprü kuzey güney istikametinde tek açıklık
halinde her iki ayağı kayalıklara oturmaktadır. Köprü yüksekliği
10.80 m, uzunluğu 21.20 m, genişliği ise 2.90 m ölçülerini ihtiva
etmekte olup tek gözlü, yolu eğimli köprüler gurubuna girmektedir.
Köprünün düzgün
kesme taşla yapılmış sivri kemerli açıklığı oldukça yüksek
tutulmuştur. İki tarafa eğimli yolu da, kenarlardan birer sıra halinde
dizilmiş kesme taşlarla oluşturulmuştur. Korkuluklarla sınırlandırılmış
üzeri sonradan betonla kaplanmıştır. Dolgu ve tampon duvarlar moloz taşlarla
örülmüş, doğu yüzü, kemerli açıklığın köşesine açılmış
birer nişle hareketlendirilmiştir. Bugün köprünün iki yanındaki
zeminle irtibatını sağlayan dolgu duvarlar kısmen yıkılmış
dallarla eğreti yapılmış, kaplamayla geçiş sağlanmaktadır.
Köprünün kemer ve gözlerinin
iç kısımlarında kesme taş, dolgu ve tampon duvarlarda moloz taş
malzeme kullanılmıştır.
Kitabesi bulunmayan köprü
mahalli kaynaklara göre Nehri’deki Kelat Sarayı’nı da yaptıran
Seyyit Mehmet Sıddık tarafından yaptırılmıştır. Buna göre köprü
19. yüzyıl sonlarında yapılmış olmaktadır.
Şehrin güney tarafinda 7-8 km.
uzaklıkta bulunmaktadır.
Kale denizde 2025 m yükseklikte sarp ve kayalık bir tepe üzerinde yer
almaktadır. Kaleye hem kuzeyde hem de güney tarafından tırmanmak mümkündür.
Günümüzde kuzey kenarında yarıya kadar araba için yol açılmış olup geri
kalan kısmı tırmanma yoludur. Kayalık kısmı merdiven gibi yapılmış olup
buda çıkışı kolaylaştırmaktadır.
Kalede mimari doku büyük ölçüde tahrip
olduğundan bunu
tam olarak ortaya koymak mümkün olmamaktadır. Ancak en üst kesiminde moloz
taslar ve hurasan harcı ile tutturulmuş duvar izlerine rastlanmıştır.
Etrafa dağılmış seramik parçalarından demir çağından ortaçağ sonlarına
kadar burada yerleşimin olduğuna işarettir. Tuğla ve seramikler dışında
üzerinde harç ve süslemeler olan bir t5as parçası ile üzerinde kazınmış
ters lale motifler kalenin kalenin diğer kalıntılarını teşkil eder.
Tarihi kaynaklarda Hakkari Beylerinden Malik Beyin Bay
Kalesinden hüküm sürdüğü belirtilmesi Hakkari tarihinde buranın önemini
belirtir.
Hakkari merkezinde kuzey güney uzanan, yüksekligi100-200
m. bir tepe üzerinde kurulmuştur.
Kaleden günümüze hiçbir
kalıntıya rastlanmamıştır. Bu
nedenle mimarisi hakkında hiçbir fikir ileri sürmek mümkün olmamıştır.
Ancak gerek Evliya Çelebi ve gerekse diğer tarihi kaynaklarda Hakkari
kalesinin mevcudiyeti vardır.
Medrese
Hakkari'nin Gülereş mahallesinde bahçeler içinde
bir dere kenarında yer almaktadır.
Bu gün büyük ölçüde
yıkılmış olan medrese Hakkari
Beylerinden ayni zamanda Kanuni sultan Süleyman ve II.Selimin mahzeretine
nail olmuş Zeynel bey tarafından yaptırılmıştır. Zeynel Bey 1560-1578
yılları arsında Hakkari Beyliğinde kalmıştır. Muhtemelen medreseyi bu
tarihler arasında yapmıştır. İranlılarla yapılan bir savaş sırasında 1585
yılında marendde şehit düsen Zeynel Bey’in naşı 1587 de Çölemerike nakil
edilerek kendi yaptığı medresenin avlusuna gömülmüştür.
Medrese kuzey güney
doğrultusunda 22.20x117.20 m.
ölçülerinde dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Bu gün temiz olarak
kalmadığında planını yapmak mümkün değildir. Ancak ortada bir avlu ve
bunun dört tarafına sıralanan medrese odaları yer anlaşılabilmektedir.
Kuzey kösesinin ortası avluya gitmekte, giriş bölümünün iki yerinde
köselerde birer oda yer almaktadır. Bunlardan kuzey batıdaki Zeynel Beye
ait mezarın bulunduğu oda olabilir. Avlunun olduğu ve bati kenarlarında
ikişer, güney tarafında üç oda yer alır. Odalar kare ve dikdörtgen planlı
olup üzerlerinde beşik tonuz ile örtülüdür. Medresenin tamamında moloz tas
ve yontma taslar kullanılmıştır.
Ayrıca medresenin
etraflarında bazı süslemeli mimari
parçalar ile çoğu kırılmış mezar taşlarına rastlanmıştır. Medresenin kazı
ve restorasyonu yapıldığında Hakkari önemli bir yapısına kavuşmuş
olur.
Hakkari merkez biçer mahallesinde
bulunmaktadır. Vakıflar
genel müdürlüğü tarafından 1984 yılında yapılan onarımdan sonra ayaktadır.
Medresenin giriş kapısındaki kitabenin üzerinde H.1112.M.1700-1701
tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kitabede kim tarafından yapıldığı
belirtilmemekle beraber, Hakkari hükümetinin yöneticisi olan İzzetin oğlu
İbrahim Bey tarafından yapılmış olabilir.
Medrese 23.40mx18.25m
dış ölçülere sahip kareye yakın
dikdörtgendir. Avlulu, iki katli ve iki kanatlı medreseler grubuna
girmemektedir. Yapıya güney cephesinin güneyinde girilmektedir.
Avlunun dört
yanını iki kat halinde revaklar dolanmaktadır. Alt kat revaklari değişik
başlık ve şekilleri olan
sütunlara ikinci kattakiler ise payelere oturmaktadırlar. Revak gözleri
sivri kemerli, bölümleri ise tonoz örtülüdür.
Avlunun doğu batı
tarafında asimetrik olarak sıvalanan
medrese duvarları yer almaktadır. Bati tarafında hem alt hem de üst katta
birbirine yakın ölçülerde üzerleri beşik tonoz örtülü dörder oda yer alır.
Oda kapıları dikdörtgen biçiminde küçük revaklar açılmaktadır. Bu odaların
bati kenarları mangal pencere diğer duvarlarına da dolap nisleri ve ocak
yerleştirilmiştir.
Doğu kanatta ise alta üç üstte iki oda yer
almaktadır. Bu
odalar ötekilerden daha geniş tutulmuş, kuzey kenarlarında dershane ve
mescit olarak kullanılmıştır. Her iki katında bu kenarlarında kuzeye
açilmisbirer mihrap nisi bulunmaktadir. Alt kat mescit mihrabi yarim daire
planlı nis seklinde üst katın ki ise üstten üç delikli kemerle
taslandırılmış şeklindedir diğer üst kat mescidi büyük tutulduğundan
geriye kalan kısmı bir oda, alt katta ise iki oda yerleştirilmiştir. Bu
odalarda da dolap nisleri, ocak ve mazgal pencereler açılmıştır küçük
tutulmus kapıları düz lentulu ve avluya açilmaktadir.
Düzgün kesme taslarla
yapılmış yapının güney cepheyi
hareketlendiren tas yaprak, sivri kemerli bir görüntü seklindedir. Kapı
köseden helezonik yivli bir kaval silme ve bunu takip eden mukarenasli bir
bordürle kuşatılmıştır. Bunu ortasında oldukça küçük tutulmuş, üstte ve yanlarda yekpare blok taslarla
oluşturulan kapı, dıştan kabartma vazo ve çiçeklerle süslenmiş üç yandan dolanan bir
bordürle sınırlandırılmıştır. Gerek mukarnasli ve gerekse içteki bu berdür
kahverengi taslarla oluşturulduğunda ayrıca cepheyi hareketlendirmektedir.
Kapının üst kesimine
dikdörtgen kitabe yerleştirilmiştir
kitabe mermer üzerine yerleştirilmiştir. Diğer cepheler alt ve üst katlara
açılmış pencereler dışında oldukça hareketsizdir.
Yrd.
Doç Dr. Mehmet Top'un Meydan Medresesiyle ilgili yazısı
İhsan Çölemerik'in
Meydan Medresesiyle ilgili yazısı
Güleres baba mahallesinde
mezarlığın bulunduğu sırtın
güney tarafında yer almaktadır. Günümüzde yapı oldukça harap ve yıkılmış
vaziyettedir. Kalan duvar kalıntılarından planını belirtmek mümkün
olmuştur.
Yapı, doğu bati
doğrultusunda dikdörtgen planlı olup,
16.50mx11.80m dış ölçülere sahiptir. Yapıya bati cephesinin kuzey
kösesinde bir kapı ile girilmektedir. Burada doğuya doğru genişleyen bir
hole geçilmektedir. Bundan başka kapılar hol’e açılan doğu ve güney
taraftan dört oda yer almaktadır. Bu odalar kare ve dikdörtgen planlı bir
özellik taşımaktadır. Yapılan yüzey araştırmasında, yapıda firuze renkli
çini parçalarına rastlanmıştır. Bununda kazısının yapılması halinde yapı
tam olarak ortaya çıkabilecektir.
Hakkari'ye 10 Km mesafede ana yol
kenarındaki Halil
mevkiinde bulunmaktadır. Nasturiler ait olan yapının üzerinde kitabe ve
süsleme mevcut olmadığından, hangi tarihte kim tarafından yapıldığı
bilinmemektedir.
Kilise6.70mx13.70m
dış ölçülerine sahip, doğu batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen planlı ve iki bölümden
oluşmaktadır.
Batıdaki birinci bölüm daha büyük tutulmuş. Buraya bati cephesinden bir
kapı vasıtasıyla girilmektedir. Bu bölümün üzeri doğu bati doğrultusunda
uzanan beşik tonozla örtülmüştür. Duvarlara dolap nisleri açılmıştır.
Doğudaki ikinci bölüme birinci daha büyük olan birinci
bölümden iki kapı vasıtasıyla geçilmektedir. Kapılardan biri ortaya yakın
yerde sivri kemerli bir girinti içerisinde, sivri kemerli bir açıklık
seklinde, diğeri ise güney kösesinde sivri kemerli açıklık biçimindedir.
Oda kuzey güney istikametinde dikdörtgen biçimli ve tonoz örtülüdür. Bu
bölümün doğu duvarına kapı eksenine gelecek şekilde sivri kemerli bir nis
yerleştirilmiştir. Yan duvarlarda dolap nisleri bulunmaktadır.
Yapının tamamında tas malzeme
kullanılmış olup, diş
cephelerde düzgün sıralı kaba yönü taslar görülmektedir. Yapı oldukça
sağlam dıştan düz toprak dam örtülüdür.
Zap vadisinde üzümcü köyünü ilerisin de derav mevkiinde
bulunmaktadır. Zap suyunun karşı taraftaki sırtta eğimli bir arazide
kurulmuştur. Nasturilere ait olduğu kabul edilen yapının üzerinde kitabe
veya süsleme olmadığından yapının tarihi ve dönemi bilinmemektedir.
oldukça küçük olan yapı 6.85mx10.00m dış ölçülere sahip olduğu bati
doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir plandır. Doğu batı doğrultusundan
dikdörtgen planlı odanın üzeri beşik tonozla örtülüdür. Bati tarafı
açılmış mazgal pencerelerden yapı aydınlatılmıştır. İkinci odaya buradan
sivri kemer açımlıklı iki demir bir kapıdan girilmektedir. Burası kuzey
güney doğrultusunda dikdörtgen planlı ve beşik tonoz ile örtülüdür. Doğu
tarafından beşik tonoz kaylıklara oturmaktadır. Iki yan duvarına dolap
nisleri açılmıştır. Yapının tamamı moloz taslar ve kayalardan
yapılmıştır. Dıştan üzeri toprakla örtülüdür, yer yer duvarları
yıkılmıştır. Buna rağmen sağlam bir yapıdır.
Şemdinli'ye 17 km
uzaklıktaki eski ilçe merkezi Nehri'nin güney batısında dere kenarında
kurulmuştur. saray(konak) büyük ölçüde yıkılmış olup halen ayakta kalan
iki kemer ve bir duvar bulunmaktadır.
Üç katlı ve muntazam bir
yapı olduğu günümüzde güney duvarı kısmen ayakta kalmış diğer kısımları
tamamen yıkılmıştır. Sarayın doğu cephesinde her kata dokuzar pencere
açıldığı, kuzey cephesinde ise ortada üç kata tekabül eden sivri kemerli
iki açıklık, bunun yanındaki katlarda da üçer pencere açıldığı
görülmüştür. Yapı kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen planlı olduğu ve üç
katlı olduğu anlaşılmıştır.
Sarayın günümüze kadar ayakta kalan güney duvarındaki
kalıntılardan, cephenin ortada kapı ile bunun yanındaki pencereler ile
hareketlendirdiği görülmektedir. cephenin ortasındaki kapı anıtsal bir
portakal şeklinde düzenlenmiştir.İç içe kademelendirme yapan sivri kemerli
açıklığa sahip kapı dıştan taşıntılı kuşatma kemeri ile
sınırlandırılmıştır.
Sivri kemer özengi
seviyelerine ise kademeli yerleştirilmiş iki kademeli konsolsu çıkmalarla
vurgulanmıştır. kapının iki yanındaki yüzeylerde biraz üst kısımda yer
alan pencereler,dik dörtgen çerçeveli olup, sivri kemerde son
bulmaktadır.
Konağın ayakta kalan
kalıntılarında duvarların düzgün kesme taşlar kalkandan ( kireç taşı )
yapılmıştır.
Yapının kesin tarihini
veren kitabe ve herhangi bir yazılı belge mevcut değildir. ancak mahalli
kaynaklara göre Seyit Ahmet Sıddık tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
Seyit Taha-i Hakkari'nin
torunlarından olan Seyit M.Sıddık,Seyit Übeydullah'ın oğlu olup 1878-1903
yılları arasında yönetimde etkili olmuştur.
Saray Nehri'deki eski yerleşmelerin
kuzey tarafında, bugünkü köy evlerin batısında yer almaktadır. iki katlı
yapılmış olan saray,18.80+24m.ölçülerinde kuzey güney doğrultusunda
dikdörtgen bir alana oturmaktadır.Günümüzde sarayın kuzey ve batı
duvarları ekseriyetle,doğu ve güney duvarları kısmen ayakta
kalabilmiş,örtüsü tamamen yıkılmıştır.
Yapının zemin ve birinci katları
birbirinin aynı, ortada dikdörtgen iki salon ile bulunduğu batı
taraflarında sıralanmış dörder odadan meydana gelmiştir. Sarayın kuzey ve
güney cephelerinde ortalarına açılmış kapılardan girilmekte,odalara hem
salondan hem de birbirlerinden geçmektedir.
Yapının yıkılmış doğu cephesi dışındaki
kuzey güney ve batı cephelerinin kapı ve pencerelerle hareketlendirildiği
görülmektedir.kuzey cepheye sivri kemerli bir girinti içerisindeki, sivri
kemer açıklıklı kapı ile bunun iki yanında altlı ve üstlü olmak üzere dört
pencere açılmıştır. pencereler bir girinti içerisinde yer almaktadır.
ayrıca kapının üzerinde üst kaşa açılan ahşap konstrüksiyonlu bir balkon
olduğu anlaşılan açıklık bulunmaktadır.
yine bu cephede tek süsleyici unsur
olarak karşımıza çıkan kapı kuşatma kemerinin sağ ve sol üst köşelerine
birer kitabe yerleştirilmiştir. Kitabeler mermer üzerine ikişer satır
halinde sülüs hatla yazılmıştır.
Sağdaki kitabede; (1332-1910) tarihi
yazılı olup şu ibare yazılmıştır.
"deki kapılarında hamd vardır.
Oraya emniyet ve selametle giriniz "
Sonraki kitabede;
"Bu ev (girenlere) esenlik verir.
Bakanlara hicri"1330 tarihini (1909)
müjdele" ibaresi yazılıdır.
Yapının batı cephesinde altlı üstlü
sekizer pencere ile hareketlendirilmiştir.Pencereler birbirinin aynı,
sivri kemerli bir girinti içerisinde yuvarlak kemerli açıklık
şeklindedir.Güney cephesinde ise sadece kapı ve pencerelerin yerleri
belirlenebilmektedir.
Bunun dışında büyük ölçüde yıkılmış
vaziyettedir. Sarayın cephelerinde düzgün kesme taş,
içteki odaların bölme duvarlarında
moloz taş malzeme kullanılmıştır. Cephelerindeki düzgün kesme taş işçilik
dikkat etmektedir.
Yapının kuzey cephesinde giriş kapısı
sağ ve sol köşelerine birer tane kitabe yerleştirilmiştir.sağdaki kitabede
H.1332 (1911) soldaki kitabede H.1330 (1909) tarihi yer almaktadır.Buna
göre Nehri'deki Kayme sarayı 1909-1911 tarihleri
arasında inşa edilmiştir.
Kitabelerde, yaptırana ilişkin herhangi
bir isim yer almamakla beraber Seyit Übeydullah'ın oğlu Seyit Abdullah
tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir.
Sayfa
2>>
|